Pages

8 Nisan 2010 Perşembe

Geçmişten günümüze kullanılan aydınlatma teknolojileri

http://www.rainbow.web.tr/_nbteknik/images/isik_kiralama.JPG
İlk insanlar ateşi düşen bir yıldırım sayesinde buldu daha sonra odun parçalarını birbirine sürterek ateş yakmayı öğrendiler.
Daha sonra çakmak taşını keşfettiler.Sonrada kibriti buldular.Daha sonra uzun süre yanabilen  ağaçlardan meşaleler yaptılar.Hayvan yağlarının içine fitil koyup mum yaptılar. Petrolün bulunmasından sonra uzun süre gaz lambaları kullanıldı.Karpit taşının suya atarak asetilen gazı elde edildi bu gaza uygun lambalar kullanıldı

Elektrik bulunduktan sonra Thomas Alva EDİSON adlı ABD li mucit elektrik ampulünü icat etti.
Böylece modern aydınlatma devri başladı.
 Bilim adamlarının sayesinde günümüzde modern aydınlatma araçlarına kavuştuk.Eski Aydınlatma araçları çok dayanıklı değildiler bitebiliyorlardı.Yangın çıkmasına neden oluyor ayrıcada çıkardıkları duman ve gazla çevreyi kirletiyorlardı.Şimdi kullandığımız aydınlatma araçları hem daha temiz hem de kolay kullanılabilir.

Çevredeki ışık kaynakları

http://images.habervitrini.com/haber_resim/gokyuzu_isik.jpg
Görmemizi sağlayan enerji çeşidi ışıktır. Her ışık, bir ışık kaynağı tarafından üretilir. Işık yayarak çevresini aydınlatan her şey ışık kaynağıdır. Işık kaynakları ışık yayarak çevrelerini aydınlatırlar.
 NOT: En büyük ışık kaynağımız Güneş’tir.

 Işık kaynakları doğal ışık kaynakları ve yapay ışık kaynakları olmak üzere ikiye ayrılır.

 Doğal Işık Kaynakları
 Işık kaynaklarından bazıları kendiliğinden ışık üretir. Bunlara doğal ışık kaynakları denir. Güneş, yıldızlar, ateş böceği, şimşek, yıldırım ve deniz diplerinde yaşayan bazı balıklar doğal ışık kaynaklarıdır.

 Yapay Işık Kaynakları
 Doğal ışık kaynaklarından gece aydınlatması için yeteri kadar yararlanamayız. Bu nedenle gece aydınlatmasında insanlar tarafından yapılmış yapay ışık kaynakları kullanılır. Ampul, trafik lambası, mum, meşale, televizyon ekranı ve fener yapay ışık kaynaklarıdır.

 Güneş, mum alevi gibi bazı ışık kaynakarı, çevrelerine ışıkla birlikte ısı da verirler. Ateş böceği, denizin derinliklerinde yaşayan bazı balıklar ve floresan lamba gibi bazı ışık kaynakları ise ışık yayarken, ısı vermezler.
 Etrafımızdaki masa, sıra, tahta ve çanta gibi cisimler ışık üretmezler. Ancak bu cisimler Güneş ya da diğer ışık kaynaklarından aldıkları ışığı yansıtabilirler. Bu durumda çevremizde bulunan bu cisimleri ışık üretmedikleri halde görebiliriz.
 Çevremizdeki bazı varlıklar ortamda bulunan ışık kaynakları sayesinde ışık kaynağı gibi görünürler. Böyle cisimlere kendini aydınlatan cisimler denir. Ay, gezegenler ve trafik levhaları kendini aydınlatan cisimlere örnek verilebilir.

 Yol kenarlarındaki trafik levhaları ışık yaymadıkları halde geceleri ışık yayıyor gibi görünürler. Bunun sebebi trafik levhalarının üzerinin özel maddelerle kaplı olmasıdır. Bu sayede trafik levhaları diğer maddelerden daha parlak görünürler.

 Gezegenler ve Ay ışık kaynağı olmadıkları halde, Güneş’ten aldıkları ışığı yayarak parlak görünürler.

 NOT: Ay, ışık kaynağı olmadığı halde, Güneş’ten aldığı ışıkla aydınlanır ve parlak görünür.

 Bulutsuz bir gecede, gökyüzüne baktığımızda birçok gök cismini görebiliriz. Bu gök cisimlerinden yıldızlar kendi ışıklarını yayarken; gezegenler, ışık kaynaklarından aldıkları ışıkla aydınlanırlar.
 Gökyüzüne dikkatle baktığımızda ışığı, ay ışığı gibi sabit olanların gezegen veya uydu; ışığı sürekli kırpışanların ise yıldız olduğunu söyleyebiliriz.
 Mars ve Venüs gezegenleri, gökyüzünün bulutsuz olduğu gecelerde görülebilir.

 NOT: Kendi ışığını üreten Güneş de bir yıldızdır.

 Işık kaynağının gücü arttıkça yaydığı ışığın da parlaklığı artar. Dolayısıyla kullanacağımız ışık kaynağının gücünü, aydınlatacağımız ortamın büyüklüğüne göre seçeriz. Evlerimizde büyük odaları aydınlatmak için kullandığımız ampullerin gücünün, küçük odaları aydınlatmak için kullandığımız ampullerin gücünden fazla olmasını tercih ederiz.

Işığın görmedeki rolü

http://farm1.static.flickr.com/92/245476507_d9ea1d0b8f.jpg
Işık; tüm Dünya’nın ve Evren’in enerji kaynağıdır. Bitkiler ışık enerjisini kullanarak kendi besinlerini üretirler. Bitkilerin ürettiği besinleri hem kendileri, hem hayvanlar, hem de insanlar kullanırlar.
 Işık, birçok buluşun insanlığın hizmetine sunulmasını sağlamıştır.
 Karanlıkta Göremeyiz
 Etrafımızdaki varlıkları duyu organlarımızla algılarız. Duyu organlarımızdan biri olan gözümüz sayesinde, etrafımızda meydana gelen pek çok şeyi görerek tanırız. Böylece onlar hakkında fikir sahibi oluruz.
 Görme olayının gerçekleşebilmesi için baktığımız varlıkların bir ışık kaynağı tarafından aydınlatılması ve bu varlıklardan gözümüze ışık gelmesi gerekir. Dolayısıyla karanlık ortamda görme olayı gerçekleşmez.

 Bulunduğumuz ortamdaki varlıkları net olarak görebilmemiz için ışık miktarının yeterli olması gerekir. Işık miktarı yetersiz olduğunda ya da çok fazla arttığında görme olayı zorlaşır.
 Bitkilerin besin ve oksijen üretebilmesi için ışığa ihtiyaçları vardır. Işık tüm canlıların yaşam kaynağıdır.

 Geceleyin parkların aydınlatılması için parklardaki lambalar yakılır.

 Yerin yüzlerce metre altındaki madenlerde çalışan işçiler, baretlerindeki lamba sayesinde önlerini
 görebilirler.

 Deniz feneri, yaydığı ışıkla kıyıya yakın seyreden gemilerin kayalardan uzak durmasını sağlar.

İletkenin Direnci Nelere Bağlıdır? (Konu Anlatımı)

http://egitek.meb.gov.tr/dersdesmer/son_deney/deneyler/deney88_dosyalar/image002.jpg
İletkenin Direnci Nelere Bağlıdır? (Konu Anlatımı)

Bir iletkenin direnci, iletkenin uzunluğuna, iletkenin cinsine ve kesit alanına bağlıdır (iletkenin inceliğine, kalınlığına).
I. Bir iletken telin direnci, telin uzunluğu ile doğru orantılıdır.
   Telin uzunluğu arttıkça, direnci artar. Bunu, içi çakıl dolu su borusu modeli ile açıklayabiliriz. Içi çakıl dolu su borusunun uzunluğu arttıkça, suyun akış hızının azaldığı görülür.
II. Bir iletken telin direnci, telin kesit alanı (kalınlığı) ile ters orantılıdır.
   Telin kesit alanı (kalınlığı) arttıkça, direnci azalır. Kesit alanı S ile gösterilir. Iletken telin kalınlığı arttıkça, direnç azalır, devrede dolanan akım artar.
III. Bir iletkenin direnci, iletkenin cinsine bağlıdır.
   Bütün iletkenlerin aynı uzunluk ve kalınlıktaki parçalarının direnci farklı farklıdır. Iletken bir maddenin, birim uzunluğunda ve birim kesitindeki parçasının direncine, öz direnç adı verilir. Her iletkenin öz direnci farklıdır.Bazı maddelerin öz dirençlerinin küçükten
büyüğe doğru sıralaması şu şekildedir:
Bir iletkenin direnci, telin uzunluğuyla doğru, kesit alanı ile ters orantılı ve iletkenin cinsine bağlıdır. Metallerde iletkenliği sağlayan esas faktör,  atomların çevresinde bulunan serbest elektronlardır. Serbest elektronlar, atomların en dış yörüngelerinde bulunan elektronlardır. Bunlar atom çekirdeğine çok uzakta bulunduğu için, atomlar arasında serbestçe hareket edebilirler.
Elektrik Enerjisi Direnç Nedeniyle Isıya Dönüşür
Elektronlar iletken içinde rahatça akamayıp atomların engellenmesiyle karşılaşırlar. Işte bu direnç yüzünden elektronların enerjisinin bir kısmı, iletken içinde ısı enerjisine dönüşür. Elektrikli su ısıtıcıları, elektrik sobaları, elektrikli fırınlar, elektrik ampulleri içlerindeki direnç nedeniyle ısınır.

Bağımlı ve Bağımsız Değişken Nedir?

http://www.kaushik.net/avinash/wp-content/uploads/2007/09/variables.jpg
Bağımsız değişken bizim değiştirdiğimiz değişkendir. Bağımlı değişken ise bizim değiştirdiğimiz değişkene yani bağımsız değişkene bağlı olarak değişen değişkendir. Kontorollü değişken ise kontrolümüzde kalan değişkenlerdir.
Örneğin: İletkenin boyunun ampül parlaklığına etkisi bunu deniyoruz. Bu deneyde bağımsız değişken yani bizim değiştirdiğimiz iletkenin boyu, bağımlı değişken yani bağımsız değişkene bağlı olarak değişen ampül parlaklığı, kotrollü değişken ise iletkenin cinsi ve kesiti.
Ömer Fazla
Örneğin; Sütün bozulmasına, sıcaklığın etkisini kontrollü deneyle gözlemlemek istiyoruz.
Aynı marka, aynı miktar, aynı hava ortamı vb. değişkenler aynı tutularak,özdeş  iki kaba süt konulur.
1.kaptaki süt, 5 c'de,    2.kaptaki süt ise;30 c'de tutulsun.

Bağımlı değişken: sütün bozulması (veya üretilen bakteri sayısı),
Bağımsız değişken: sıcaklık,
Sabit tutulan değişkenler: süt miktarı,markası(cinsi), konulduğu kap,havası vb.

Soru ve Cevaplar ile Yaşamımızdaki Elektrik

http://img1.loadtr.com/k-485436-elektrik_enerjisi.gif
1.Elektrik bir enerji midir?
Evet.
2.Elektrik enerjisi başka enerjilere dönüştürülebilir mi?
Evet. Vantilatör de hareket enerjisine,ufoda ısı enerjisine,lambada ısı ve ışık enerjisine,hoparlörde ses enerjisine dönüştürülebilir.
3.Elektrik enerjisi üretmek için kurulan tesislere ne denir?
Elektrik santrali denir.
4.İletken nedir?
Elektrik enerjisinin üzerinden geçişine izin veren maddelere elektrik iletkeni denir.
5.Yalıtkan nedir?
Elektrik enerjisini iletmeyen maddelere yalıtkan denir.
6.İletkenlere örnek veriniz.
Altın,gümüş,bakır,demir,tuzlu su,sirkeli su,limonlu su v.b.
7.Yalıtkanlara örnek veriniz.
Şekerli su,saf su,tahta,plastik,kumaş vb.
8.Gazlar iletken hale gelebilir mi?
Evet. Yıldırım ve şimşekte hava iletken hale gelir. Aydınlatmada kullanılan floresan lambalar ve reklam tabelalarında kullanılan neon lambalar,gazların özel koşullarda iletkenlik kazanmasından yararlanılarak yapılmıştır.
9.Bir elektrik devresinde bakır tel yerine aliminyum tel kullanılırsa ampulün parlaklığı değişir mi?
Evet.
10.Tüm metal tellerin elektrik iletkenliği aynı mıdır?
Hayır. Hepsi birbirinden farklıdır.
11.Direnç nedir?
Maddelerin elektrik enerjisinin iletimine karşı gösterdikleri zorluğa direnç denir. Direncin birimi ohm(om) dur. Ve Ω sembolüyle gösterilir.
12.Bir iletken telin direnci nelere bağlıdır?
Üç şeye bağlıdır. Telin uzunluğuna,telin kalınlığına ve telin yapıldığı maddenin cinsine
13.Aynı maddeden yapılmış ve aynı kalınlıkta iki telimiz olsun. Bu tellerden uzun olanın mı yoksa kısa olanın mı direnci daha büyüktür?
Uzun olanın direnci daha fazladır.
14.Aynı maddeden yapılmış ve uzunlukları birbirine eşit olan iki telimiz olsun. Bunlardan biri ince diğeri kalın olsun. Acaba ince olanın mı yoksa kalın olanın mı direnci daha büyüktür?
İnce olanın telin direnci daha büyüktür.
15.Kalınlıkları ve uzunlukları aynı olan iki telimiz olsun. Bunlardan biri aliminyum olsun. Diğeri bakır olsun. Bu tellerin direnci aynı olur mu?
Hayır olmaz. Çünkü bu tellerin yapıldıkları maddelerin cinsleri farklıdır.
16.Basit bir elektrik devresinin elemanları nelerdir?
Anahtar,ampul,pil ve bağlantı kablosudur.
17.Bir devre elemanının  direncini ölçmek için kullanılan aletin adı nedir?
Direnç ölçer(Ohmmetre) dir.
18.Filaman nedir?
Ampulde ışık oluşturmak için kullanılan tellere filaman denir. Filaman çoğunlukla tungsten metalinden yapılır. Bakır kadar iyi iletken olmayan tungsten metali yüksek dirence sahiptir. Bu yüksek direnci daha da artırmak için filamanın uzun ve ince yapılır.
19.Reosta nedir?
Değişken direnç anlamına gelir. Elektrik devresinin direncini artırıp azaltmaya yarar.

Yaşamımızdaki Elektrik

İletken Maddeler:
 Elektriği ileten maddelere iletken denir.
 - Bütün metaller iyi iletkendir.
 - Bakır ve alüminyum iletken olarak en çok kullanılan metallerdendir.
 - Altın, gümüş, civa,çinko,alüminyum,nikel
 -Metaller içinde en iyi iletken altın ve sonra gümüştür.
 - İletkenlik özelliği en iyi olan metal altındır.
 - Tuzlu su, limonlu su, deniz suyu, asitli su, maden suyu, sirke,
 - Toprak, insan vücudu, kurşun kalem içi de iletkendir.
 - Tahta ıslatılırsa iletken hale geçebilir.
 -
 İletkenler olmasaydı:
 - Elektriği bir yerden başka yere taşıyamazdık.
 - Elektrikli aletlerimizi çalıştıramazdık

 Yalıtkan Maddeler:
 Elektriği geçirmeyen maddelere yalıtkan denir. - Tahta, porselen, seramik, yağmur suyu, saf su, şekerli su, ebonit çubuk,alkol, kauçuk, cam, plâstik, hava, kağıt, karton, yalıtkan maddedir.

 Yalıtkanlar olmasaydı:
 - Elektriğe karşı kendimizi koruyamazdık.
 - Yalıtkanlar elektriği kontrol etmemizi sağlar.
 - Yangın çıkmasını önler.

 Devre elemanları: Pil, ampul,anahtar, kablo.

 

 - Devre elemanları 2 kutupludur.

 


 Ampulün parlaklığı nelere bağlıdır:
 - Devredeki pil sayısı arttıkça parlaklık artar.
 - Devredeki ampul sayısı arttıkça parlaklık azalır.
 - Devredeki pilin kutuplarının yer değiştirmesi ampulün parlaklığını etkilemez.
 - Ampulün içindeki telin cinsi değişirse parlaklık da değişir.

 DİRENÇ :
 Maddelerin elektrik iletimine karşı gösterdiği zorluğa direnç denir.
 Direnci ölçen alete direnç ölçer (ohm metre) denir.
 Direncin birimi ohm’dur. Ohm kısaca  işareti ile gösterilir.

 - Yalıtkanların direnci iletkenlere göre çok fazladır.

 İletkenin Direnci Nelere Bağlıdır?

 ☻ iletkenin uzunluğuna,
 ☻ iletkenin cinsine
 ☻İletkenin kesit alanına bağlıdır(iletkenin inceliğine, kalınlığına).

 REOSTA:Direnci değiştiren araca reosta denir.Bir iletkenin uzunluğunun değiştirilmesiyle direnci değişebilir.
 Reosta ile ampulün parlaklığını artırıp azaltabiliriz.

 

 Şekildeki devrede;

 ☻Sürgü 2 yönünde hareket ettirilince, devredeki telin uzunluğu ve dolayısıyla direnci artar.
 Parlaklık azalır.

 

 ☻Sürgü 1 yönünde hareket ettirilince , iletken telin uzunluğu azalır.Devredeki direnç azalır, akım artar,
 Parlaklık artar.

 Şimşek: Atmosferde de rüzgarın etkisiyle bulutlar hem havayla hem de birbirleriyle temas ederler. Bunun sonucunda da elektriklenirler. Elektrik yüklü bulutlar birbirlerine yeterince yaklaşırsa birinden ötekine elektrik yükü boşalması olabilir. Bu olaya şimşek denir.

 Yıldırım: Elektrik yüklü bulutlar yeryüzüne yeterince yaklaşırsa buluttan yere elektrik yükü boşalması olur. Bu olaya da yıldırım denir.

 Elektrik Çarpması Nedir?

 Elektriğin canlı vücudundan toprağa geçmesi olayıdır.
 İnsan vücudu iletken olduğundan elektrik çarpmaları kaçınılmazdır.
 Elektrik çarpması prizler-elektrikli aletlerden kaynaklanan elektrik kaçakları, kablolarının kopması ya da direklere tırmanılması, yıldırım düşmesi ile ortaya çıkabilir.

 Vücuttan geçen elektrik akımları yüksek voltajdaysa, şok, kalp durması, solunum durması, ölüm gibi sonuçlar doğurabilir.

 Elektrik çarpmalarına karşı alınacak önlemler:

 - Tornavida ve pense gibi aletlerin saplarının plastikle kaplı olması
 - Elektrikli işlerle uğraşırken plastik ya da kauçuk eldiven giyilmesi
 - Prizlere birden fazla elektrikli alet fişi takılmaması
 - Prizlere ıslak elle dokunmamak
 - Kablolarda kopukluk yada erime varsa büyüklerimize haber vermek
 - Kabloların etrafının plastikle kaplanması

 Elektrik Çarpmasının İlkyardımı

 - Elektrik akımı şalterden kesilmeli,
 - Çarpılan kişi yalıtkan bir cisim veya sopa ile itilmeli
 - Yalıtkan eldiven kullanarak kişi itilebilir.

Elektrik Enerjisi Nasıl Taşınır?


Farklı enerji türlerinden elektrik enerjisinin üretilmesini sağlayan kuruluşlara elektrik santrali denir. Elektrik santrallerinin termik santral, hidro elektrik santrali, nükleer santral gibi çeşitleri vardır. Bunun dışında rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi ve jeotermal (termal su kaynakları) enerji ile çalışan santraller de vardır.
Elektrik enerjisi, basit bir elektrik devresinde olduğu gibi elektrik santralinde başlayıp evlere, işyerlerine kadar uzanan ve oradan tekrar santrale dönen kapalı bir devrede taşınır. Elektrik enerjisi, kullanıldığı yerlere göre ışığa, sese, ısıya ve harekete dönüşür.
Elektrik santrallerinde üretilen elektrik enerjisinin kullanılacağı yerlere taşınmasını enerji nakil hatları sağlar. Enerji nakil hatları, ya toprak altında bulunan iletken tellerden ya da çelik direkler üzerinde bulunan iletken tellerden oluşur.
Enerji nakil hatlarında genelde bakır veya alüminyumdan yapılan iletken teller kullanılırken demirden yapılan iletken teller kullanılmaz. Enerji nakil hatlarında demir gibi iletkenlerin kullanılmamasının nedeni de bakır ve alüminyumun demire göre hem kolay işlenmesi hem de daha kolay eğilip bükülmesidir. (Enerji nakil hatlarında genelde alüminyumdan yapılan iletken teller kullanılır).
Enerji nakil hatlarında kullanılan çelik direkler iletkendir. Elektrik enerjisinin taşınması sırasında iletken tellerin çelik direklere temas etmesi halinde elektrik enerjisi toprağa akar ve enerji kaybı olur. İletken tellerin çelik direklere temas etmesini önlemek için bu tellerin direklere temas eden kısımlarında cam, seramik gibi yalıtkan maddeler kullanılır.

Karışımlar (Konu Anlatımı)

Çözelti: Homojen karışımlara çözelti denir
Homojen karşım: karışımı oluşturan maddelerin karışımın her tarafına eşit olarak dağılmasıyla oluşan karışımdır.
Heterojen karışım: karışımı oluşturan maddelerin karışımın her tarafına eşit olarak dağılmamasıyla oluşan karışımdır.
Çözücü: karşımı oluşturan maddelerden miktarı çok olana denir.
Çözünen: karışımı oluşturan maddelerden miktarı az olana denir.
Seyreltik: bir çözeltide çözünen madde miktarı, diğer bir çözeltide bulunan çözünen madde miktarından daha az ise seyreltik denir.
Derişik: bir çözeltide çözünen madde miktarı diğer bir çözeltide bulunan çözünen madde miktarından daha fazla ise derişik denir.

iki ve ya da daha fazla maddenin kimyasal bağ oluşturmadan bir arada bulunmasıyla karışımlar oluşur. Karışımı oluşturan maddeler, karışımın her tarafına eşit olarak dağılmışsa bu tür karışımlar homojen karışımlardır. Homojen karışımlar çözelti olarak adlandırılır.
Örneğin; çay içine şeker attığımızda, şeker çay içinde çözünür. Şeker karışımın her tarafında eşit oranda bulunduğundan bu karışım homojen karışımdır. Eğer karışımı oluşturan maddeler karışımın her tarafında dağılmamışsa bu tür karışımlar heterojen karışımlardır. Örneğin; toprak heterojen bir karışımdır. Toprağı oluşturan maddeler, toprağın her katmanında aynı oranda olmadığından dolayı bu karışım heterojendir.


Örnek soru: Aşağıda verilen karışımlardan hangisi ya da hangileri homojendir?
I. Kolonya
II. Portakal suyu
III. Bal
A) Yalnız II B) I ve II C) I ve III D) II ve III

Çözünen maddelerin tanecikleri, çözücü yüzünden birbirinden ayrılır. Çözücü ve çözünen maddelerin birbiri içinde iyonlarına ve moleküllerine ayrılmasına çözünme denir. Örneğin; tuz, suya atılmadan önce, tuzu oluşturan atomlar birbiriyle sıkı bir şekilde dizilmiştir. Tuz suya eklenince, suyu oluşturan moleküller, tuzu oluşturan atomlar birbirinden ayrılır. Eğer tuz yerine şeker kullanılırsa, şeker moleküler yapılı bir bileşik olduğundan moleküllerine kadar ayrılır.


Çözünme hızına etki eden faktörler


• Bir çözünmenin daha hızlı gerçekleşmesi için neler yapmamız gerekir?
• Küp şeker mi yoksa toz şeker mi su dolu bardakta daha hızlı çözünür?

Su dolu bir bardağa bir küp şeker attığımızda, şeker su içinde çözünmeye başlar. Eğer küp şekeri parçalayıp toz halinde su içine atarsak çözünme çok daha hızlı gerçekleşir. Suyun sıcaklığı arttırıldığında çözünme hızı da artar.

Çözeltiler içerdikleri çözünen madde miktarlarına göre seyreltik ve derişik olarak ayrılabilirler. Bir çözeltide çözünen madde miktarı, diğer çözeltide bulunan çözünen madde miktarından daha az ise seyreltik, fazla ise derişiktir.

Örnek soru: Aşağıda verilen çözeltileri derişikten, seyreltiğe doğru sıralayınız.
I. içinde 10 g tuz bulunan çorba
II. içinde 5 g tuz bulunan çorba
III. içinde 20 g tuz bulunan çorba
IV. içinde 15 g tuz bulunan çorba

Örnek soru: çözündüğü zaman iyonlarına ayrılan iyonik bileşiklerin suda çözünmeleri ile oluşan çözeltilere elektrolit çözelti denir. Bu tür çözeltiler elektriği iletirler. Buna göre aşağıda verilen çözeltilerden hangisi ya da hangileri elektrik iletimi sağlar?
I. tuzlu su
II. şekerli su
III. limonlu su
A) Yalnız II B) I ve II C) I ve III D) II ve III

Bileşikler ve Formülleri (Konu Anlatımı)

BİLEŞİKLER

Birden fazla atomun belirli oranlarda kimyasal reaksiyon sonucu bir araya gelmesiyle oluşan yeni, saf maddeye bileşik denir. Bileşiklerin en küçük yapı taşları moleküldür.

Bileşiklerin özellikleri:

- Saf ve homojen maddelerdir.
- Kimyasal yollarla bileşenlerine ayrıştırılabilir.
- Erime ve kaynama noktaları, öz kütleleri sabittir
- Bileşiği oluşturan elementler sabit kütle oranlarında birleşir.
- Bileşikler formüllerle gösterilir.
- Bileşiğin kimyasal özellikleri kendisini oluşturan elementlerin kimyasal özelliklerinden farklıdır.

Öncelikle iyon, anyon ve katyon kavramlarını açıklamamız gerekiyor.
Yüklü atom veya atom gruplarına iyon denir. (+) yüklü iyonlara katyon, (-) yüklü iyonlara da anyon denir. Katyonlar +1 , +2 , +3 ve +4 yüklü olabilir. Anyonlar da -1 , -2 ve -3 yüklü olabilir. Anyon ve katyonların listesini kitaplarınızdan bulabilirsiniz. Bunların bilinmesi gerekir. Bileşik formülleri yazılırken,önce (+) yüklü iyon, sonrada (-) yüklü iyon yazılır.

Örnek: Al+3 ve O-2 iyonlarından oluşan bileşiğin formülü yazılırken üstteki sayılar çapraz bir şekilde diğerinin altına getirilir. Al+3 O-2 Al2O3 şeklinde yazılır.

Katyonun adı + Anyonun adı = Bileşiğin adı Al2O3 (Alüminyum oksit)

Bileşikler içlerindeki elementlerin türlerine göre; Metal-Metal bileşikleri ve Ametal -ametal bileşikleri olarak ikiye ayrılır. Adlandırmaları da birbirinden farklı olur. Örneğin; yukarıdaki Al2O3 bileşiği metal-ametal bileşiklerine bir örnektir.
Bir bileşiğin moleküllerindeki atomlar ve bunların sayıları farklı şekilde gösterilebilir.Molekül şekil olarak modellerle gösterilebileceği gibi açık, yarı açık ve kapalı formüllerle de gösterilebilir. Açık formüllere yarı formülde denir. Bunlara atomların birbiriyle yaptıkları bağlar da belirtilebilmektedir. Fakat reaksiyon kimyasında daha çok kapalı formül kullanılır.AlCl3 yazılışında atomların ad ve sayıları belirtilmiştir. AlCl3 molokülü bir alüminyum ve 3 adet klor atomundan oluşur. Kaba formülle molekül formülü arasındaki farkın anlaşılmasında yarar vardır. Kaba formül sadece, bileşiği oluşturan elementlerin bileşikteki bağıl atom sayıları arasındaki oranı gösterir. Fakat gerçekte bileşiğin moleküllerinde kaçar atom bulunduğunu ifade etmez. Molekül formülü ise bileşiğin molekülündeki atomların gerçek sayısını gösterir. Gerçek formül veya kimyasal formül diye de adlandırılır.

Madde molekül formülü kaba formülü
asetilenin C2H2 CH
glikoz C6H12O6 CH2O

Bir bileşiğin tam formülü bilinirse moleküllerinde hangi atomdan kaçar tane olduğu anlaşılacağı gibi bağ yapısı hakkında da fikir yürütülebilirNH3 kovalent bağlı NaCl iyonik bağlıdır.

Yoğunluk, sertlik, erime ve kaynama noktası gibi fiziksel özelilikler yalnız molekül formülünün bilinmesi ile anlaşılamaz. Molekül formülü ve yapısındaki elementlerin atom ağırlıkları bilinen bir bileşiğin molekül ağırlığı ve elementlerin ağırlıkça yüzdeleri hesaplanabilir.


Bileşik Formüllerinin Yazılması

Bileşik formüllerini yazabilmek için bazı elementlerin bileşik halinde bulunurken değerlikleri ve önemli kökleri bilmek lazım. Alüminyum ile oksijen yaptığı bileşiğin formülünü yazarken öncelikle alüminyumun bileşiklerinde +3 değerlikli, oksijen -2 değerlikli olduğunu hatırlamak gereklidir. AL+3 ve O-2 iyonlarından oluşan alınan ve verilen elektronun eşit kılınması için iki tane alüminyumun verdiği 6 elektronun, üç tane oksijen tarafından alınması gerekir. Dolayısıyla bileşiğin formülü AL2O3 olacaktır.Zaten bir bileşikte yüklerin cebirsel toplamı sıfır olmalıdır. Veya değerlikler çaprazlanarak formül bulunabilir. Ca ve elementlerinin yaptığı bileşiğin formülü yazılırken çaprazlama yapılmaz. Çünkü CaS yazılışında yüklerin toplamı sıfırdır.

Bileşiklerin İsimlendirilmesi

İsimlendirmeyi iyonik bağlı ve kovalent bağlı için ayrı ele alacağız.

a)İyonik bağlı bileşiklerin isimlendirilmesi: Yapısında katyon ve anyon bulunduran bileşikler iyonik yapılıdır. Dört durumda incelenir.

1. Metal-Ametal = Metalin adı+Ametalin adı+ür.
NaCl (sodyum klorür)
2. Metal-kök = Metal adı+kök adı
NaOH(sodyum hidroksit)
3. Kök -Ametal = Kök adı+Ametalin adı +ür
NH4 Amonyum iyodür.
4. Kök-kök = Katyon kök adı+Anyon kök adı
NH4NO2 Amonyumnitrit

b)Kova lent bağlı bileşiklerin isimlendirilmesi: Ametal atomlarının kendi aralarında oluşturdukları bağ çeşidine kovalent bağ denir. Kovalent bağlı bileşiklerin isimlendirilmesinde atomların sayısı mono,di, tri, tetra, penta gibi Latince kelimelerle ifade edilir. İlk yazılan atom bir tane ise mono yazılmaz. Sonraki atomun sayısı her halukarda söylenir.
CO: Karbon mono oksit
NCl3: Azot tri klorür
NO: Azot mono oksit

BİLEŞİKTEKİ ELEMENTLERİN DEGERLİGİNİN BULUNMASI

Bileşik formülü doğru verilipte, değerliği az bilinen elementlerden herhangi biri sorulduğunda bileşiğin yüklerinin sıfır olma şartından hareket edilerek çözüm yapılır. Mesela KMnO4 bileşiğindeki K +1 O -2 değerlikli olduğu bilindiğinden, yüklerin toplamının sıfır olması için Mn +7 değerlikli olmalıdır. Ayrıca bazı köklerin değerliğinin bilinmesi gerekir. Değerlik konusunda unutulmaması gereken önemli bir nokta; tek başına bulunan elementler nötür haldedir. Aynı şekilde bileşikte nötürdür, fakat bileşiği oluşturan elementler nötür değildir.

BİLEŞİKLERİN SINIFLANDIRILMASI

Asitler

Suda çözündüğünde ortama H+iyonu verebilen bileşiklerdir. Diğer bir tarifle OH+ iyonuyla reaksiyona giren maddelerdir. HCl, HBr, HI gibi asitler kuvvetli asitlerdir. Kuvvetli asitler tam olarak iyonlaşarak çözünürler. Tam olarak iyonlaşamayan asitlere zayıf asitler denir.

Genel özellikleri şunlardır;
Suda iyonlaşarak çözünürler,
Çözeltileri elektirigi iletir,
Turnusol kağıdını kırmızıya boyarlar,
Tatları ekşidir,
Soy metaller dışında bütün metallerle reaksiyona girerek tuz ve H oluştururlar, Bazlarla nötürleşerek tuz ve su oluştururlar.

Bazlar
Suda çözündüğünde OH+iyonu verebilen bileşiklerdir. 1A gurubu metali hidroksitleri LiOH, NaOH... kuvvetli bazlardır. Diğer bütün metallerin hidroksitleri suda kötü çözündükleri için zayıf bazlardır.

Bazların genel özellikleri;
Suda iyi çözünürler,
Çözeltileri elektirigi iyi iletir,
Turnusol kağıdını maviye boyarlar,
Tatları acıdır,
Çözeltileri ele kayganlık verir,
Sadece anfoter metallerle reaksiyon verirler,
Asitlerle tuz ve su oluştururlar.

Oksitler
O2 dışında oksijenin, iki cins atom bulunduran bütün bileşiklerine oksit denir. Oksitler kendi aralarında sınıflandırılabilir;

1. Asidik oksitler; oksijence zengin bileşiklerdir. Çogu ametal oksitidir.
Önemli özellikleri;
Asidik karektedir,
Bazlarla ve bazik karakterli bileşiklerle reaksiyon verirler,
Su ile reaksiyonu sonucu asitleri oluştururlar.

2. Bazik oksitler; metaller bazik karakterli oldukları gibi metal oksitleride bazik karakterlidir. ZnO, Al2O3 gibi anfoter oksitler hem bazik hemde asidik özellik gösterirler. -Anfoter metal;Hembazlarla hemde asitlerle reaksiyon veren metaller.- Diğer metaller bazik oksit sınıfındadır. MgO, CaO, MnO, NiO gibi. Önemli özellikleri;
Bazik karakterlidir,
Asitlerle ve asidik karakterli bileşiklerle reaksiyon verirler,
Su ile reaksiyona girerek bazları oluştururlar.

3. Nötr oksitler; ametallerin oksijence fakir bileşikleridir. Oksijen sayısı diğer ametalin sayısından azsa veya eşitse bileşik nötr oksittir. NO,CO,N2O gibi.
Önemli özellikleri; Asidik ve bazik özellik göstermezler. Asitlerle, bazlarla ve suyla reaksiyona girmez.

4. Anfoter oksitler; Hem asidik hemde bazik özellik gösterirler. Aside karşı baz baza karşı asit gibi davranırlar. ZnO, Al2O3SnO gibi.
Önemli özellikleri; Hem asitlerle hem bazlarla reaksiyona girerler. Su ile reaksiyona girmezler.

5. Peroksitler; İki tane oksijen atomunun toplam -2 degerlikli oldugu durumlarda bileşik peroksit adını alır. Mesela Na2O2 (sodyum peroksit) bileşiginde her sodyum +1, iki tanesi +2 oldugu için, iki tane oksijen -2 degerliklidir. Bu iki oksijenden biri -2 degerlikli, digeri nört oksijen atomudur.
6 Bileşik oksit; yapısında aynı elementin degişik oksitleri bir arada bulunduran bileşiklerdir. Bileşik oksitler için Fe3O4 ve Pb3O4 örneklerini verebiliriz.

Tuzlar
Asit ve bazların nötürleşme ürünüdür. İyonik baglı bileşiklerdir. Hemen hemen hepsi katı fazdadır. Çeşitli geometrik şekillere sahip kristal yapılı bileşiklerdir. Katyonu H+ olan bileşiklere asit, anyonu OH- olan bileşiklere baz dendiğini söylemiştik. Anyon O- ise bileşik, oksit sınıfından denilmişti. Bu üç durum dışında bütün katyon-anyon bileşikleri tuz sınıfındadır. Tuzlarda kendi aralarında sınıflandırılırlar.

1. Asidik tuz; Asidik karekterlidirler. Kuvvetli asit ile zayıf bir bazın reaksiyonundan oluşurlar. CaCl2, NH4Cl bileşiklerini bu sınıfa örnek verebiliriz.

2. Bazik tuzlar; Bazik karakterlidirler. Kuvvetli bir bazla zayıf bir asidin reaksiyonundan oluşurlar. NaCN, K2 bileşikleri örnek olarak verilebilir.

3. Nötr tuz; Asidik veya bazik özellik göstermeyen tuzlardır. Kuvvetli asitle kuvvetli bir bazın nötürleşmesi sonucu oluşurlar. NaCl, LiBr bileşikleri bu sınıftadır.

4. Çift tuz; Aynı asit köküne sahip iki tuzun meydana getirdikleri ortak iyon kıristalleridir. MgCL2, KClgibi. Bazen yapılarında su molokülleride bulundururlar. Çözündüklerinde bütün iyonlarına ayrışırlar.

5. Kompleks tuz; Asit kökleri aynı iki tuzun yaptıgı bileşiklerdir. Anyon katyonlardan biriyle kompleksleşmiş durumdadır. Çözündüklerinde kopleks yapı kendini korur. Fe3(Fe(CN)< sub>)2 gibi.

KİMYASAL BAĞ

Kimyasal bağ, moleküllerde atomları birarada tutan kuvvettir. Bir bağın oluşabilmesi için atomlar tek başına bulundukları zamankinden daha kararlı (az enerjiye sahip) olmalıdırlar. Genelleme yapmak gerekirse bağlar oluşurken dışarıya enerji verirler.
Atomlar bağ yaparken, elektron dizilişlerini soygazlara benzetmeye çalışırlar. Bir atomun yapabileceği bağ sayısı, sahip olduğu veya az enerji ile sahip olabileceği yarı dolu orbital sayısına eşittir.
Soygazların bileşik oluşturamamasının sebebi bütün orbitallerinin dolu olmasındandır.
İYONİK BAĞLAR
İyonik bağlar, metaller ile ametaller arasında metallerin elektron vermesi ametallerin elektron almasıyla oluşan bağlanmadır.
Metaller elektron vererek (+) değerlik, ametaller elektron alarak (–) değerlik alırlar. Bu şekilde oluşan (+) ve (–) yükler birbirini büyük bir kuvvetle çekerler. Bu çekim iyonik bağın oluşumuna sebep olur. Onun için iyonik bağlı bileşikleri ayrıştırmak zordur.
Elektron aktarımıyla oluşan bileşiklerde, kaybedilen ve kazanılan elektron sayıları eşit olmalıdır.

  • İyonik katılar belirli bir kristal yapı oluştururlar.
  • İyonik bağlı bileşikler oda sıcaklığında katı halde bulunurlar.
  • İ;İyonik bileşikler katı halde elektriği iletmez. Sıvı halde ve çözeltileri elektriği iletir.
NaCl, MgS, BaCl2 bileşikleri iyonik bağlı bileşiklere örnek olarak verilebilir.

KOVALENT BAĞLAR
Hidrojenin ametallerle ya da ametallerin kendi aralarında elektronlarını ortaklaşa kullanarak oluşturulan bağa kovalent bağ denir.

a. Apolar Kovalet Bağ
Kutupsuz bağ, yani (+), (-) kutbu yoktur.
İ;İki hidrojen atomu elektronları ortaklaşa kullanarak bağ oluştururlar.

Elektron nokta yapısıyla;


şeklinde gösterilir. İki arasındaki bağ H—H şeklinde gösterilir ve H2 şeklinde yazılır.
Aynı cins atomlar arasındaki bağ apolar kovalent bağdır.

b. Polar Kovalent Bağlar
Farklı ametaller arasında oluşan bağa polar kovalent (kutuplu) bağ diyoruz.
Elektronlar iki atom arasında eşit olarak paylaşılmadığından kutuplaşma oluşur ve buna polar kovalent bağ denir. Bu polarlığı HF molekülü ile açıklamaya çalışalım:
Hidrojen ve Flor elektron ortaklığı ile bileşik oluşturmuş durumdadır. Florun elektron alması yani elektronu kendisine çekme gücü hidrojenden daha fazla olduğundan elektron kısmen de olsa Flor tarafındadır. Dolayısıyle Flor kısmen (-), Hidrojen ise kısmen (+) yüklenmiş olur. Bu olaya kutuplaşma, bu tür bağa polar kovalent bağ denir.


BİR ATOMUN YAPABİLECEĞİ BAĞ SAYISI
  • Bir atomun yapabileceği bağ sayısı; o un sahip olduğu veya çok az enerji ile sahip olabileceği yarı dolu orbital sayısı kadardır.
  • Bir alt yörüngeden bir üst yörüngeye elektron uyarılarak yarı dolu orbital oluşturma çok enerji istediğinden bağ yapmaya elverişli olamaz.

1 bağ yapabilir.

Orbital tam dolu olduğundan bağ yapamaz.

Bir tane yarı dolu orbitali vardır. 1 bağ yapabilir.

2 bağ yapması gerekir. Ancak C'nun 4 bağ yaptığı biliniyor. O halde uyarılmış durumda;

4 tane yarı dolu orbital olur. Dolayısıyla 4 bağ yapabilir.

Üç bağ yapabilir. Boş orbital olmadığından uyarma yapılamaz.

2 bağ yapabilir. Boş orbital olmadığından uyarma yapılamaz.

1 bağ yapabilir. Boş orbital olmadığından uyarma yapılamaz.

Yarıdolu orbital olmadığından bileşik yapamaz.

Elektronların Dizilimi ve Kimyasal Özellikler (Konu Anlatımı)

Helyum (2), neon (10), argon (18)in elektron dağılımları incelendiğinde



Eğer bu üç elementin birer elektronu daha olsaydı, her birinde yeni bir katman oluşacaktı. Çünkü her üçünün de en dıştaki katmanları tamamen dolu durumdadır.
1.Katmanda en çok 2 elektron bulunması durumu dublet kuralı, 2. ve 3. katmanlarda en çok 8 elektron bulunması durumu oktet kuralı olarak adlandırılır. Helyum dublet, neon ve argon oktet kuralına uyar. Oktet veya dublet kuralına uyan atomlar kararlı yapıya sahiptir.
Diğer elementler de kararlı yapıya sahip olmak isterler. Bu yüzden elektron alır veya verirler.
Son yörüngesindeki elektron sayısı az olan lityum (3), berilyum (5) gibi elementler elektron verme eğilimindedir.
Oksijen(8), flor(9) elementleri ise elektron almaya yatkındır.
Atomlar elektron alarak veya vererek kararlı yapıya ulaştıklarında artık, iyon olarak adlandırılırlar.
Nötr bir atomun elektron almış veya vermiş haline iyon denir.
Atom elektron alarak kararlı hale geçerse elektron sayısı>proton sayısı olur. Bu tür iyonlara negatif(-) yüklü iyon (anyon)denir.
Atom elektron vererek kararlı hale geçerse elektron sayısı(+)yüklü iyon (katyon)denir.
Atomlar kaybettikleri elektron sayısı kadar +yüklü, kazandıkları elektron sayısı kadar – yüklü olurlar. Not: iyon yükü =proton sayısı- elektron sayısı
Eğer iyon anyonsa sembolün sağ üst kısmına – işareti konur ve aldığı elektron sayısı yazılır. Katyonsa + işareti konur ve sayısı yazılır.
80.Elektronların yerlerini nasıl tahmin edebiliyoruz?
Evinizde bir kedi olduğunu düşünün. Evde değilseniz kedinin nerede olduğunu bilemezsiniz. Ancak nerelerde olabileceğini tahmin edebiliriz. Benzer şekilde elektronların nerede olabileceklerini tahmin edebiliriz.
81.Atomların kararlılıkları hakkında bilgi verin.
Atomların katmanlarında belirli sayılarda elektron bulunmaktadır. Ancak bir atom,tek katmanlıysa ve bu katmanda iki elektronu varsa kararlıdır. Atomun iki katmanı varsa ve son katmanında sekiz elektron bulunuyorsa ya da üç katmanlı ise ve son katmanında yine sekiz elektronu bulunuyorsa bu tür atomlarda kararlı yapıya sahiptir.
82.Kararlı atomlar elektron alıp vermeye yatkın mıdırlar?
Helyum,neon atomları,katmanlarında kararlı atomların sahip olduğu elektron diziliminde oldukları için elektron alışverişi yapmama konusunda kararlıdır. Diğer atomlar ise elektron alışverişi yaparak kararlı atomların elektron dizilimine ulaşmaya çalışırlar.
83.Dublet ve oktet kuralı nedir?
Bir atom tek katmana sahipse ve katmandaki elektron sayısını ikiye tamamlamışsa dublet kuralını,birden fazla katmana sahipse ve son katmandaki elektron sayısını sekize tamamlamışsa oktet kuralını gerçekleştirmiş olur.
84.Anyon nedir?
Atomlar elektron aldığında negatif yükle yüklenerek iyon haline gelirler. Negatif yüklü bu iyonlar anyon olarak adlandırılır.
85.Katyon nedir?
Atomlar elektron vererek pozitif yüklü iyon haline gelirler. Pozitif yüklü bu iyonlar katyon olarak adlandırılır.
86.İyonik bağ nedir?
Anyon ve katyon arasındaki çekim kuvveti bir kimyasal bağdır ve bu kimyasal bağ iyonik bağ olarak adlandırılır. İyonik bağ içeren yapılar moleküllerden oluşmaz,iyonlardan oluşur.
87.Kovalent bağ nedir?
Elektron ortaklaşması sonucu oluşan kimyasal bağa kovalent bağ adı verilir.

Atomun Yapısı (Konu Anlatım)

19. yüzyılın başında açıklanan, Dalton'un atom teorisi maddelerin bileşimi ve birleşme oranları hakkında temel gerçekleri aydınlatmıştır. O zamandan beri birçok buluşlar maddenin yapısı hakkında daha ayrıntılı bilgi vermiş olup bu sonuçları şu modern atom teorisinde toplayabiliriz:
• Her madde atom denilen çok küçük taneciklerden meydana gelmiştir.
• Verilen bir elementin atomları kimyasal olarak aynıdırlar, yani aynı özelliktedir.
• Farklı elementlerin atomları kimyasal olarak farklıdır.
• Aynı bir elementin atomları her zaman aynı kütleye sahip olmayabilir, fakat aynı elementin her örneği elementin kendine özgü olan bir belirli ortalama atom kütlesine sahiptir.
• Atomlar, kimyasal reaksiyonlarla bölünmezler, kaybolmazlar veya başka bir elementin atomuna dönüşmezler.
Atomda proton, nötron ve elektron adı verilen üç temel tanecik vardır. Bunların bazıları elektrik yüklü, bazıları ise nötr‘dür.
Atom tanecikleri çok küçük olduklarından bunların kütleleri ancak özel yöntemlerle ölçülür. Bu tanecikler için atomik kütle birimi adı verilen kütle birimi (a.k.b) kullanılır. Proton ve nötronun kütlesi 1 a.k.b.dir. Bunu aşağıdaki çizelgede şu şekilde gösterebiliriz.
Tanecik                               Yükü                            Kütlesi
Proton                                +1                              1 a.k.b
Nötron                                 0                               1 a.k.b
Elektron                              -1                               0 a.k.b
Çizelge    Proton, Nötron ve Elektronun Atomik Kütlesi
• Her atom dış kısmını meydana getiren eksi ( negatif) elektrik birimlerinden yani elektronlardan oluşmuştur. Elektronlar her cins atomda bulunurlar, hepsi birbirleri ile aynı kütle ve yüktedirler. Atomlarda elektronlar çekirdek kısmı dışındadırlar. Elektronların yerlerini tam olarak tespit etmek mümkün değildir. Elektronlar çekirdek etrafında sabit bir yol veya yörünge üzerinde hareket etmezler. Elektronların çekirdek etrafında bulunma olasılığının olduğu bölgelere "orbitaller" adı verilir.
•Atomun merkezinde atomun hemen tüm kütlesini meydana getiren artı yüklü çok yoğun bir çekirdek bulunur.
Elektron, kütlesi 9,1094 x 10–31 kg olan ve elektriksel olarak (-) eksi yüklü bir parçacıktır. Elektron "e" sembolü ile gösterilir.
Elektronun kütlesi en küçük kütleye sahip hidrojen atomu kütlesinin 1/1837 sidir. Şimdi de çekirdek içinde yer alan parçacıkları ele alalım. Aynı elementin bütün atomları aynı çekirdek yüküne sahiptirler, fakat aynı kütleye sahip olmayabilirler. Çekirdeğin yükü ve kütlesi elementten elemente değişir. Bu nedenle 109 çeşit element bilinmesine karşılık birkaç yüz çeşit çekirdek vardır. Bütün çekirdekler proton ve nötron olmak üzere iki çeşit temel tanecikten yapılmıştır. Proton ve nötrona çekirdekleri inşa edenler anlamına "nükleonlar" adı verilir. Proton, kütlesi 1,6726 x 10–27 Kg olan, bir elektron kütlesinin yaklaşık 1836 katı olan ve elektriksel olarak artı (+) yüklü bir parçacıktır. Proton "p" sembolü veya "H" ile gösterilir. Bir atomdaki protonların toplam sayısı elektronların toplam sayısına eşit olduğundan, normal halde atomlar elektrik yükü bakımından nötrdürler.

ELEMENTLER VE SEMBOLLERİ

http://site.mynet.com/sercangedik60/mynet_resimlerim/19.jpg
·         Elementler tek cins atomu içeren maddelerdir.
·         Bileşikler ise değişik atomların belirli bir sayıda birleşmesi ile oluşan ve kendini oluşturan atom türlerinin özelliklerinden farklı özelliklere sahip maddelerdir.
·         Bazı moleküller aynı tür atom içerir. Molekül yapılı oldukları halde tek bir cins atom içerdikleri için bu maddelerde element olarak değerlendirilir. Bu durum oksijen ve azot gazı örneklerinde olduğu gibi daha çok gazlarda görülür.
·         Aynı cins maddelerin atomları aynı, farklı cins maddelerin atomları ise birbirinden farklıdır. Örneğin; Demir atomları ile Civa atomları birbirinden farklıdır. Bu fark atomu oluşturan parçacıkların farklı sayıda olmasından kaynaklanmaktadır.
·         Elementlerin türü değiştikçe içerdiği atomların büyüklükleri de değişir, dolayısı ile bunlar farklı atomlardır.
·         Günlük hayatımızda kullandığımız eşyaların yapıldıkları maddeleri incelersek bunların içinde en çok Demir, Alüminyum, mücevherler, Altın ve Gümüş, Oksijen, Hidrojen,Azot dan oluştuğu görülür.
·         Atomlar birbirlerinden büyüklük bakımından farklıdır.
Büyüklüklerine göre ilk 20 element ve sembollerin sırası şöyledir;
1.     Hidrojen                           (H)
2.     Helyum                              (He)
3.     Lityum                               (Li)
4.     Berilyum                            (Be)
5.     Bor                                    (B)
6.     Karbon                              (C)
7.     Azot                                 (N)
8.     Oksijen                             (O)
9.     Flor                                   (F)
10.   Neon                                 (Ne)
11.   Sodyum                             (Na)
12.   Magnezyum                       (Mg)
13.   Alüminyum                         (Al)
14.   Silisyum                            (Si)
15.   Fosfor                               (P)
16.   Kükürt                               (S)
17.   Klor                                   (Cl)
18.   Argon                                (Ar)
19.   Potasyum                           (K)
20.  Kalsiyum                            (Ca)

·         Bu 20 elementten başka günlük hayatta çok kullandığımız, fakat daha sonraki sıralarda bulunan bazı elementlerde şunlardır.
1.     Demir                                (Fe)
2.     Bakır                                 (Cu)
3.     Altın                                 (Au)
4.     Çinko                                 (Zn)
5.     Gümüş                               (Ag)
6.     Kalay                                 (Sn)
7.     Kurşun                               (Pb)
8.     Civa                                   (Hg)
9.     İyot                                  (I)
·         Uluslar arası bilim dili oluşturabilmek için ve hem de kolaylık sağlamak için elementler sembollerle gösterilir.
·         Ayrıca kimyasal olarak ifade edilmesi gereken bazı olaylar (kimyasal tepkimeler) element sembolleri ile daha rahat ifade edilir.
Örneğin; suyun oluşmasını anlatan tepkimeye bakacak olursak; oksijen atomunun 2 hidrojen atomuna bağlanarak su molekülünün oluştuğunu görürüz.
Bu ifadeyi kimyasal denklem olarak gösterirsek,
                        O + 2H   ---------- H2O           Şeklinde gösteririz.
ÖRNEK: BeCl2 bileşiğinin oluşmasını anlatan tepkimeyi gösteriniz.
Çözüm: Bileşikte bir tane Be atomu, iki tane Cl atomu ile birleşmiştir. Bu olay kimyasal olarak şöyle gösterilir
                        Be + 2Cl ----------- BeCl2
ÖRNEK:
I.                   Bir tane H atomu, bir tane F atomuna bağlanarak HF molekülünü oluşturur.
II.                 Magnezyum atomu iki tane klor atomuna bağlanarak MgCl2 molekülünü oluşturur.
III.                  Bir tane azot atomuna 3 tane hidrojen atomunun bağlanmasıyla NH3 molekülü oluşur.
Yukarıda verilen olayları kimyasal denklemlerle gösteriniz.
Çözüm:
I.                H + F      ------------- HF
II.             Mg + 2Cl ------------- MgCl2
III.       
N + 3H ----------------- NH3

Ses Bir Enerji Türüdür

http://arastiralim.com/wp-content/uploads/2007/04/ses-duvarini-asan-ucak.jpg

Çevremizde ses çıkaran sayısız varlık vardır. İnsanlar, hayvanlar, taşıtlar, müzik aletleri, şelale, rüzgâr, yağmur ses çıkaran varlıklardandır. Kendiliğinden ses çıkaran varlıklara doğal ses kaynakları denir. Ses kaynaklarının ses çıkarabilmesi için titreşim gerekir. Müzik aletlerinde bunu çok net...

Çevremizde ses çıkaran sayısız varlık vardır. İnsanlar, hayvanlar, taşıtlar, müzik aletleri, şelale, rüzgâr, yağmur ses çıkaran varlıklardandır. Kendiliğinden ses çıkaran varlıklara doğal ses kaynakları denir. Ses kaynaklarının ses çıkarabilmesi için titreşim gerekir. Müzik aletlerinde bunu çok net görebiliriz. İnsanların ses çıkarması da titreşimle olur. Gırtlağımızda bulunan ses telleri akciğerlerimizde bulunan hava ile titreşerek ses çıkmasını sağlar. ses Sesin yayılması için maddesel ortama ihtiyaç vardır. Yani boşlukta ses yayılmaz. Ses dalgalar halinde yayılır. Ses kaynağından çıkan ses maddenin taneciklerini titreştirir. Bu nedenle ses yayılır. Ses dalgasının her bir tam devrinde bir sıkışma ve bir seyrekleşme serisi vardır. Ses, tanecikten taneciğe yayılır, tanecikler ne kadar sık ise o kadar hızlıdır. Sesin yayılma hızı sırasıyla katıdan sıvıya, sıvıdan gaza azalır. Hız (V) = uzaklık (D)/ süre (T) biçiminde gösterilen genel hız formülü aslında teorik bir değer niteliği taşımamaktadır. Çünkü bu formülde göz önüne alınmayan dış faktörler, ses dalgalarının hızı üzerinde bir dizi etkiler yaratır. Örneğin rüzgar sesi uzaklara taşır, gece ve gündüzün sıcaklık farkları ses dalgalarını etkiler. Ses dalgaları katılarda yaklaşık olarak 5000 m/s hızla yayılır. Suda 1453 m/s hızla yol alır. Havada 340 m/s yol alır.Ses kaynaklar iki'ye ayrılır bunlar doğal ses kaynakları ve yapay ses kaynaklarıdır.

Sesin yapısal yönü

Bir saniyelik zaman içersinde değişken hareketin ya da titreşimlerin sayısı frekans olarak tanımlanır. Bu tanımlamada her periyod/saykıl 1 Hz (Hertz) olarak gösterilir. Hz sayısı arttıkça sesin frekansı da artmaktadır. Sesin yapısal yönünü frekans belirler:

Sesin tınısı

Sesin tınısı, aynı frekansta olduğu halde kaynaklar farklı ise seslerin farklı olarak algılanmasıdır. Sesler arasındaki renk farkıdır. Ses kendine özgü olan bu rengi, taşıyıcı bir titreşimin (asal dalganın) üzerine "oranlı" olarak, yan titreşimlerin (harmoniklerin) binmesiyle oluşan karmaşık titreşimlerin sonucunda kazanır. Frekansı oluşturan saniyedeki periyot sayısı, ne kadar fazla olursa ses o kadar tiz; ne kadar az olursa, o kadar bas niteliğe bürünür.

Sesin Akustik Şekli

Her enstrümanın harmonik yapısıyla uyumlu halde çalışan bir akustik şekli vardır.Bir dalganın şekli ; hassasiyet değişiminin meydana getirdiği maximum genlik noktaları birleştirilerek oluşturulur.4 bölümden meydana gelir ;
 
Çıkış (attack): Ses dalgasının oluşumunun başladığı ve en yüksek seviyeye ulaştığı zaman dilimidir.
Düşüş Noktası (Decay): Attack sonrası ses seviyesinin düşüş evresidir.
Kalış (sustain): Sesin belli bir hassasiyet derecesinde havada ki varlığını sürdürdüğü evredir.
Düşüş (decay): Ses dalgasının sonlama evresidir.

SES KAYNAKLARI

Ses üretebilen varlıklara ses kaynağı denir.Ses kaynakları iki grupta elde edilir.
SES KAYNAKLARI
YAPAY- örnektir piyano-radyo-flüt-gitar-keman
DOĞAL-örnektir hayvanlar-insanlar

Ton

Basit (genleşme değerlerinin düzenli olması;örneğin düzensiz;1/500,ikincisi 1/400,üçüncüsünün 1/485 olması gibi) frekanslar seste ton farkını meydana getirir. Frekansları aynı olan seslerin tonlarıda aynı olur. Seslerin periyodik karakteri dörde ayrılır: Temel ses: Titreşimleri basit sinüs eğrisi karakteri taşıyan seslere "saf/temel ses" denilir. Bir diyapazonanın çıkardığı ses bunun en yalın örneğidir. Doğada "saf/temel" ses bulunmaz. Doğadaki sesler her zaman karmaşık yapıya sahiptir. Karışık ses: Gürültü: Periyodik olmayan düzensiz ses titreşimlerine gürültü denir. Patlama: Kısa süreli hızlı bir hava yoğunlaşması sonucunda oluşup kulağımıza çarpan seslere ise "patlama" denilir.

Sesin fizyolojik özellikleri

Sesin gürlüğü: Bu kavram sesin fizyolojik şiddetini tanımlar. Sesler gürlük İnsan kulağı en az 30 mikro-saniyelik zaman farkıyla gelen iki sesi birbirinden ayırt edebilme yetisine sahiptir. Bir başka deyişiyle, vasat bir kulağa sahip olan bir insan, iki kulağına gelen seslerin zaman farkını yüz binde üç saniye kadar bir değer içinde fark edebilmete ve bu sayede de, kendisine ulaşan sesin kaynağının uzaklığını kabaca da olsa belirleyebilmektedir. Kulağın sahip olduğu bir başka özellik ise "seçici algılama"dır.

MÜZİK VE FEN

İnce sesi kalın sesten ayıran özelliğe sesin yüksekliği veya ses perdesi denir.
Ses kaynağının 1 saniyede ürettiği dalga sayısına veya ses kaynağının 1 sn’deki titreşim sayısına frekans denir.
Sesin yüksekliği, ses kaynağının titreşim hızına yani frekansına bağlıdır ve doğru orantılıdır.
• Ses kaynaklarının frekansı yani titreşim hızı arttığı zaman sesin yüksekliği artar ve ses ince (tiz) çıkar. Frekansı yani yüksekliği fazla olan sese ince ses denir.
• Ses kaynaklarının frekansı yani titreşim hızı azaldığı zaman sesin yüksekliği azalır ve ses kalın (pes) çıkar. Frekansı yani yüksekliği az olan sese kalın ses denir.

Frekans birimi hertz (Hz) dir ve frekans, dalga boyu ile ters orantılıdır. Dalga boyu arttıkça frekans azalır, dalga boyu azaldıkça frekans artar.
Çevrede bulunan ses kaynaklarının ürettiği ses dalgalarının yüksekliği yani incelik ya da kalınlığı, sesin frekansına bakılarak belirlenir. (Saniyede 300 kez titreşen telin çıkardığı ses, 200 kez titreşen telin çıkardığı sesten daha incedir).

Verilen ses dalgalarının her üç durumda da genlikleri yani ses şiddetleri yani enerjileri aynı olmasına rağmen dalga boyları ve frekansları farklı olduğu için yükseklikleri yani incelik ve kalınlıkları birbirinden farklıdır.

Dalga Boyları : 3. Durum > 2. Durum > 1. Durum
Frekansları ; 1. Durum > 2. Durum > 3. Durum
Yükseklikleri ; 1. Durum > 2. Durum > 3. Durum
İncelikleri ; 1. Durum > 2. Durum > 3. Durum
Kalınlıkları ; 3. Durum > 2. Durum > 1. Durum

2009-2010 II. DÖNEM DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ZÜMRE TOPLANTI

Toplantı Tarihi: Toplantı Yeri: Öğretmenler Odası
Toplantıda Bulunanlar:
 
GÜNDEM:
 
1.Açılış ve yoklama, yeni gelen emir, genelge ve tebliğlerin incelenmesi,
2. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun Okunması,
3.  İngilizce dersinin Atatürk İlke ve İnkılâpları doğrultusunda işlenmesi, (2504 sayılı Tebliğler Dergisi)
4. I. dönem başı zümre toplantısında alınan kararların ve uygulamaların aşağıdaki esaslar dahilinde gözden geçirilmesi;
    a) Yapılan ünitelendirilmiş planlamaya göre konuların zamanında işlenip işlenmediğinin tespiti, varsa aksaklıkların sebeplerinin belirlenmesi ve giderilmesi için alınacak önlemlerin kararlaştırılması,
    b) Uygulanan yöntem ve tekniklerdeki isabet ve aksaklıkların tespiti, ilave yöntem ve tekniklere gerek olup olmadığının belirlenmesi,
    c) Yeni malzeme alımına gerek olup olmadığının belirlenmesi,
    d) Diğer zümre ve ders öğretmenleriyle yapılması kararlaştırılan işbirliğinin yararlı ve uygun olup olmadığı,
    e) Proje görevleri ile ilgili kararların uygulanması. Yazılı, uygulamalı sınav, proje ve performansa dayalı sınavların sayı ve zamanlarının düzenli yürüyüp yürümediğinin tespiti,
    f) 1. dönem idareden istenen katkıların hangilerinin sağlanıp sağlanamadığının tespiti,
5. I. dönem başarı ve başarısızlık oranlarının sınıf ve şube bazında tespit edilmesi, ulaşılmak istenen başarıya ulaşılıp ulaşılamadığının belirlenmesi, başarının yükseltilmesi için alınacak yeni  tedbirlerin kararlaştırılması ve yeni hedef başarı yüzdesinin belirlenmesi,
6. 1-8. sınıf şubelerindeki öğrencilerimizin derslerdeki başarının artırılması için ve Ordu Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün başlattığı “Başarı İçin Elele” projesi kapsamında 6-8. sını şubelirindeki öğrencilerimizn başarısının arttırılabilmesi için neler yapılabileceğinin tespitinin yapılarak; idarenin ve velilerin alması gereken tedbirlerin tespiti ve ilgililere bildirilmek üzere karara bağlanması,
7. Diğer konularda 2. dönem yapılacak uygulamaların kararlaştırılması,
8. İdareden 2. dönem istenecek katkıların belirlenmesi,
9. Varsa diğer hususlar, dilek, temenniler ve kapanış.
 
                       GÜNDEM MADDELERİNİN GÖRÜŞÜLMESİ
1. Müdür yardımcısı ……… başkanlığındaki toplantıda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni ……………’ın hazır olduğu görüldü. Şehitlerimiz için saygı duruşu yapıldı ve İstiklal Marşı söylendi.
    Yeni gelen emir, genelge ve tebliğler okundu ve incelendi.
 
2. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Müdür Yard. ………. tarafından okundu. 1739 sayılı Milli eğitimin temel kanununda belirtildiği gibi öğrencilerimizin hepsinin iyi birer vatandaş olarak Milli birlik ve bütünlüğe yönelik sosyal ve kültürel yönleri zengin olan çağdaş uygarlığın yapıcı seçkin bir ortağı olarak yetiştirilmesi yolunda gayret gösterilmesi gerektiği konusunda bazı açıklamalarda  bulundu. İngilizce öğretmeni …………. Milli Eğitimin temel ilkeleri olan genellik ve eşitlik ferdin ve toplumun ihtiyaçları yöneltme, eğitim hakkı, fırsat ve imkan eşitliği süreklilik, Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği, demokrasi eğitimi, laiklik, Bilimsellik, planlılık, okul aile işbirliği ve her yerde eğitim konusunda derslerde sık sık  yer verilmesini ve özenle uygulanmasının önemine değindi. Bu konulara derslerde özenle yer verilmesine karar verildi. 
3. 2504 ve 2488 sayılı tebliğler  dergisinden Atatürkçülükle ilgili konular görüşüldü. Müdür Yardımcısı ………….  yıllık planlara alınan bu konuların zamanı olan gün ve haftalarda derslerde işlenmesi gerektiğini önemle vurguladı. Atatürkçülük konusunda  söz alan İngilizce öğretmeni ………. I. Dönemde  2488 ve 2504 S.T.D  sinde yer alan hususlara dikkat edildiğini ve  gerekli zamanlarda Atatürk ilke ve inkılaplarının derslerde anlatıldığını belirtti. Müdür Yardımcısı Teslime Kaya I.dönemde olduğu gibi  II. Dönemde de  Atatürkçülük konuları hususunda dikkatli bir şekilde hareket edilmesinin  faydalarını anlattı.
4. .  I. dönem başı zümre toplantısında alınan kararlar ve uygulamalar aşağıdaki esaslar dahilinde gözden geçirilmiştir.
    a)  Yapılan ünitelendirilmiş planlamaya göre konuların zamanında işlenmiş olup, konuların gidişatında aksaklık olmadığı belirtilmiştir.  Öğrenci seviyesine göre bazı zor konuların kolaylaştırılarak öğrenciye verilmesi gerektiği, öğrenci seviyesine inilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
    b) Uygulanan yöntem ve tekniklerin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin işlenişine olumlu katkı sağladığı belirtilmiş ve ilave yöntem ve teknik olarak 6 şapka tekniğinin de derste kullanılmasının faydalı olacağı saptanmıştır.
    c) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi için herhangi bir malzeme alımına gerek olmadığı ; var olan malzemelerin yeterli olduğu tespit edilmiştir.
    d) Diğer zümre öğretmenleriyle yeri geldiğinde yapılan işbirliğinin faydalı olduğuna kanaat getirildi. Özellikle Türkçe, Sosyal Bilgiler ve Tarih dersi öğretmenleri ile çok olumlu olan işbirliğinin devamını faydalı olacağı saptanmıştır.
    e) Proje ödevlerinin öğretmenin de gözetimi dahilinde öğrenciler tarafından yapıcı ve yaratıcı bir şekilde tamamlanması gerektiği belirtildi. Bu ödevlerin değerlendirilmesindeki kıstasların öğrenciyle paylaşılmasının daha faydalı olacağı vurgulandı. Performans ödevlerinin de öğrencilerin işbirliği ve grup çalışması ile yapmasının başarıyı artıracağı belirtildi. İlk dönem zümrede alınan sınav takviminin aynen uygulanmasına karar verilip; konuların işlenmesinde bir aksaklık olmadığı görülmüştür. Bu uygulamaların zamanında yürütüldüğü tespit edildi.
    f) İlk dönem idareden istenen katkıların sağlandığı ders öğretmenine gerekli yardımın gösterildiği saptandı.
 
5.  I. dönem Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde başarı oranı 6.sınıfta % 83,  7. sınıfta % 100 ve 8. sınıfta % 82 olarak tespit edilmiştir. Başarısı düşük olan öğrencilere ayrı ödevler verilmesinin faydalı olacağı belirtildi. Derslerde sık sık geriye dönük çalışmalara ağırlık verilmesinin öğrencinin eski konuları unutmasını önleyeceğine, yeni konuların ise mümkün olduğunca öğrenci seviyesine indirgenerek işlenmesine karar verildi.
 
6. Başarıyı arttırmak için ders araç ve gereçlerle yardımcı kaynaklar konusunda dersimizi mümkün olduğu ölçüler içerisinde araç- gereç ve yardımcı kaynaklara işlemeli, özellikle Tebliğler Dergisinde Milli Eğitim Bakanlığınca tavsiye edilen kaynaklardan yararlanılması gerektiğini belirtildi. Bu kaynakların Milli Eğitim Vakfı, Diyanet yayınları arasında çıkmış konumuzla ilgili görüntülü, sesli ve yazılı kaynakların harita ve bunlara benzer kaynakları da kullanmanın konuyu daha akıcı ve anlaşılır hale getireceğini belirtildi. Ayrıca diğer zümre öğretmenlerinden çevremizde veya okulda bulunabilecek dersimizle ilgili her türlü araç ve gereçlerden en uygun bir şekilde faydalanılmalı, özellikle bilgisayar destekli eğitim-öğretime yer vererek ders akıcı ve anlaşılır hale getirilmesinin önemi belirtildi.
Ders kitapları, Öğretmen Kılavuz Kitapları, yardımcı kaynak kitap olarak; Mealli Kur’an-ı Kerim, Hadis kitapları, İslam İlmihali, İslam Tarihi, Akaid ve Ahlak kitapları, dua ve surelerin bulunduğu kitapların okutulmasına,
Namazda okunan dua ve surelerin doğru bir şekilde öğrenilmesi için dua ve surelerin bilgisayardan dinlettirilmesine,
Hac, zekât ve namaz gibi konular işlenirken konu ile ilgili VCD, bilgisayar programları,  resim, yazı, şiir vs. her türlü imkânın değerlendirilmesine,
Ayrıca öğrencilerinde konularla ilgili sunular hazırlamaya teşvik edilip, hazırladıkları sunuların sınıfça değerlendirilmesinin yararlı olacağı vurgulanmıştır.
 
7.  Dersleri akıcı hale getirmek için öğrencilere daha aktif konuma getirmenin derse ilgiyi arttıracağını ve zevkli hale getireceği belirtildi.
 
8.  2. dönem idareden bilgisayar laboratuarı kullanımı ve teknik konularda gerekli yardımın yapılması istendi.
 
9.  II. Dönemin sağlıklı, mutlu ve başarılı bir şekilde geçmesi dileğiyle toplantıya son verildi.

2009 - 2010 İNGİLİZCE DERSİ II. DÖNEM ZÜMRE TUTANAĞI

Toplantı Tarihi:
Toplantı Yeri: Öğretmenler Odası
Toplantıda Bulunanlar:
 
GÜNDEM:
 
1.Açılış ve yoklama, yeni gelen emir, genelge ve tebliğlerin incelenmesi,
2. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun Okunması,
3.  İngilizce dersinin Atatürk İlke ve İnkılâpları doğrultusunda işlenmesi, (2504 sayılı Tebliğler Dergisi)
4. I. dönem başı zümre toplantısında alınan kararların ve uygulamaların aşağıdaki esaslar dahilinde gözden geçirilmesi;
    a) Yapılan ünitelendirilmiş planlamaya göre konuların zamanında işlenip işlenmediğinin tespiti, varsa aksaklıkların sebeplerinin belirlenmesi ve giderilmesi için alınacak önlemlerin kararlaştırılması,
    b) Uygulanan yöntem ve tekniklerdeki isabet ve aksaklıkların tespiti, ilave yöntem ve tekniklere gerek olup olmadığının belirlenmesi,
    c) Yeni malzeme alımına gerek olup olmadığının belirlenmesi,
    d) Diğer zümre ve ders öğretmenleriyle yapılması kararlaştırılan işbirliğinin yararlı ve uygun olup olmadığı,
    e) Proje görevleri ile ilgili kararların uygulanması. Yazılı, uygulamalı sınav, proje ve performansa dayalı sınavların sayı ve zamanlarının düzenli yürüyüp yürümediğinin tespiti,
    f) 1. dönem idareden istenen katkıların hangilerinin sağlanıp sağlanamadığının tespiti,
5. I. dönem başarı ve başarısızlık oranlarının sınıf ve şube bazında tespit edilmesi, ulaşılmak istenen başarıya ulaşılıp ulaşılamadığının belirlenmesi, başarının yükseltilmesi için alınacak yeni  tedbirlerin kararlaştırılması ve yeni hedef başarı yüzdesinin belirlenmesi,
6. 1-8. sınıf şubelerindeki öğrencilerimizin derslerdeki başarının artırılması için ve Ordu Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün başlattığı “Başarı İçin Elele” projesi kapsamında 6-8. sını şubelirndeki öğrencilerimizn başarısının arttırılabilmesi için neler yapılabileceğinin tespitinin yapılarak; idarenin ve velilerin alması gereken tedbirlerin tespiti ve ilgililere bildirilmek üzere karara bağlanması,
7. Diğer konularda 2. dönem yapılacak uygulamaların kararlaştırılması,
8. İdareden 2. dönem istenecek katkıların belirlenmesi,
9. Varsa diğer hususlar, dilek, temenniler ve kapanış.
 
GÜNDEM MADDELERİNİN GÖRÜŞÜLMESİ
 
1. Müdür yardımcısı …….. başkanlığındaki toplantıda İngilizce Öğretmeni ………..’ın hazır olduğu görüldü. Şehitlerimiz için saygı duruşu yapıldı ve İstiklal Marşı söylendi.
    Yeni gelen emir, genelge ve tebliğler okundu ve incelendi.
 
2. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Müdür Yard. ………. tarafından okundu. 1739 sayılı Milli eğitimin temel kanununda belirtildiği gibi öğrencilerimizin hepsinin iyi birer vatandaş olarak Milli birlik ve bütünlüğe yönelik sosyal ve kültürel yönleri zengin olan çağdaş uygarlığın yapıcı seçkin bir ortağı olarak yetiştirilmesi yolunda gayret gösterilmesi gerektiği konusunda bazı açıklamalarda  bulundu. İngilizce öğretmeni ……….. Milli Eğitimin temel ilkeleri olan genellik ve eşitlik ferdin ve toplumun ihtiyaçları yöneltme, eğitim hakkı, fırsat ve imkan eşitliği süreklilik, Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği, demokrasi eğitimi, laiklik, Bilimsellik, planlılık, okul aile işbirliği ve her yerde eğitim konusunda derslerde sık sık  yer verilmesini ve özenle uygulanmasının önemine değindi. Bu konulara derslerde özenle yer verilmesine karar verildi. 
3. 2504 ve 2488 sayılı tebliğler  dergisinden Atatürkçülükle ilgili konular görüşüldü. Müdür Yardımcısı ……  yıllık planlara alınan bu konuların zamanı olan gün ve haftalarda derslerde işlenmesi gerektiğini önemle vurguladı. Atatürkçülük konusunda  söz alan İngilizce öğretmeni ………. I. Dönemde  2488 ve 2504 S.T.D  sinde yer alan hususlara dikkat edildiğini ve  gerekli zamanlarda Atatürk ilke ve inkılaplarının derslerde anlatıldığını belirtti. Müdür Yardımcısı Teslime Kaya I.dönemde olduğu gibi  II. Dönemde de  Atatürkçülük konuları hususunda dikkatli bir şekilde hareket edilmesinin  faydalarını anlattı.
4.  I. dönem başı zümre toplantısında alınan kararlar ve uygulamalar aşağıdaki esaslar dahilinde gözden geçirilmiştir.
    a)  Yapılan ünitelendirilmiş planlamaya göre konuların zamanında işlenmiş olup, konuların gidişatında aksaklık olmadığı belirtilmiştir.  Öğrenci seviyesine göre bazı zor konuların kolaylaştırılarak öğrenciye verilmesi gerektiği, öğrenci seviyesine inilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
    b) Uygulanan yöntem ve tekniklerin İngilizce dersinin işlenişine olumlu katkı sağladığı belirtilmiş ve ilave yöntem ve teknik olarak 6 şapka tekniğinin de derste kullanılmasının faydalı olacağı saptanmıştır.
    c) İngilizce dersi için okula bir adet İngilizce Öğretim setinin alınmasının öğrencilerin İngilizce’yi görerek ve dinleyerek öğrenebilmeleri açısından çok iyi olacağı vurgulandı ve imkanlar dahilinde okula kazandırılması istendi.
    d) Diğer zümre öğretmenleriyle yapılan işbirliğinin faydalı olduğuna kanaat getirildi. Özellikle Türkçe dersi öğretmeni ile daha fazla işbirliğine gidilerek yabancı dil ile Türkçe etkileşiminin öğrencilere kazandırılması gerektiği belirtildi.
    e) Proje ödevlerinin öğretmenin de gözetimi dahilinde öğrenciler tarafanıdan yapıcı ve yaratıcı bir şekilde tamamlanması gerektiği belirtildi. Bu ödevlerin değerlendirilmesindeki kıstasların öğrenciyle paylaşılmasının daha faydalı olacağı vurgulandı. Performans ödevlerinin de öğrecilerin işbirliği ve grup çalışması ile yapmasının başarıyı artıracağı belirtildi. İlk dönem olduğu gibi bu dönemde 3 saatlik ders için 2 yazılı sınav ve 1 sözlü notu; 4 saatlik ders için ise 3 yazılı sınav ve 2 sözlü notu verilmesi kararlaştırıldı. Bu uygulamarın zamanında yürütüldüğü tespit edildi.
    f) İlk dönem idareden istene İngilizce Eğitim setinin sağlanamaması haricinde öğretmenine gerekli yardımın gösterildiği saptandı.
 
    5. I. dönem İngilizce dersinde başarı oranı 4. sınıfta % 82, 5. sınıfta % 100, 6.sınıfta % 86,  7. sınıfta % 65 ve 8. sınıfta % 80 olarak tespit edilmiştir. Başarı oranın bazı sınıflarda düşmesinin nedeni olarak öğrencinin önceki konuları unutması olduğu belirtildi. İngilizce’nin çabuk unutulan bir dil olduğu, öğrencilerin tatillerde yabancı dile yönelik çalışması yapması ve buna velilerin de katkı sağlaması gerektiği belirtildi. Derslerde sık sık geriye dönük çalışmalara ağırlık verilmesinin öğrencinin eski konuları unutmasını önleyeceğine, yeni konuların ise mümkün olduğunca öğrenci seviyesine indirgenerek işlenmesine karar verildi.
    6.  İngilizce öğretmeni …………., bazı öğrencilerin; kitap ,defter ve konu ile ilgili araç  getirmediğini, derse öğrencinin hazırlıklı gelmediğini ve dolayısıyla davranış kazanmada güçlük çektiğini söyledi ve konunun sıkı takip edilmesi gerektiğini belirtti. Özellikle bu konuda velilerden de yardım istenmesine karar verildi. Ayrıca başarıyı arttırmak için öğrencilerin Dyned İngilizce öğretim programından mümkün olduğunca yararlanmasına olanak sağlanması gerektiği belirtildi. Öğrencilerin sadece İngilizce dersinde değil fırsat bulduklarında okulda bilgisayar odasını kullanmaları gerektiği belirtildi.
       Müdür Yardımcısı …………..: İngilizce dersi öğrenciye sevdirilmeli, ders anlatımı ilgi çekici hale getirilmeli, soyut örneklerden çok somut örnekler verilmeli, günlük hayatımızda İngilizcenin yeri öğrencilere iyi anlatılmalıdır. Bir hafta içinde her öğrenci muhakkak tahtaya kaldırılmalıdır. Öğrencilere İngilizce dersinin çalışma yöntemleri anlatılmalıdır. Öğrencilere günlük ve planlı çalışma alışkanlıkları öğretilmelidir. Sınıf içinde dersler çok iyi şekilde dinlenmelidir. Öğrencilerin grup halinde çalışmasına imkân verilmelidir. Ders işlenirken tahtaya kalkma alışkanlığı olmayan öğrenciler seçilmelidir. Bu öğrencilere sorular basitten zora doğru olmalıdır dedi.
      İngilizce öğretmeni ………….: Ders konularına öğrenciler önceden hazırlanmalıdır. Hiç olmazsa birer defa okumalıdır. Bu öğrencilerin kendilerine anlatılacak konu hakkında bir fikir edinmelerini sağlayacaktır. Öğrencilere her dersten sonra muhakkak ödev verilmelidir. Bu ödevler bıktırıcı, usandırıcı olmamalıdır. Aksine teşvik edici olmalıdır. Verilen ödevler öğretmen tarafından kontrol edilmelidir.
      İngilizce öğretmeni …………….: çalışamayan, çalışmayı bilmeyen öğrencilerin velileri ile sık sık görüşülmelidir. İngilizce’ye nasıl çalışılması gerektiği hususu iyi anlatılmalıdır.    Aile çocuğunun 1 gününü nasıl geçireceğini programlamasında yardımcı olmalıdır. Bu programı yaparken ders, rehber ve sınıf öğretmeninden yardım almalıdır. Öğrenci başarısının arttırılmasında okul, aile, öğrenci diyalogunun iyi kurulmasına karar verildi.
      İngilizce Öğretmeni …………..: çok sık,ezbere dayanmayan, pekiştirme alıştırmalarına yer verilmeli. Dili kullanmaya yönelik alıştırmalar(iletişimci yaklaşım-örn:pair-work)uygulanmalı. Geniş zamanın çok iyi oturtulması diğer bilgilerin çabuk kavranmasını ve dilin pratikliğini sağlayacaktır. Gerekli konularda Türkçe zümresiyle işbirliği yapılması, gerekli olduğunda Türkçe Çeviri Yönteminin kullanılmasına karar verildi.
      2. dönem başarı yüzdesi % 100 olarak hedeflendi. Bu orana ulaşmak için öğretmen-öğrenci- idare-veli işbirliğine daha fazla ağırlık verilmesi uygun görüldü.
7. Yeni dönemde uygulanan tekniklere 6 şapka tekniğinin eklenmesinin de çocukların öğrenimine katkı sağlayacağı belirtildi. Ayrıca İlk dönem başarılı durumu giderek kötüleşen öğrencilerin ailelerinin ziyaret edilmesi gerektiğinin önemi vurgulandı. Bu durumun idarenin bilgisiyle yapılması kararlaştırıldı.
8.  II. Dönem İngilizce dersi için İngilizce Öğretim setinin ve çeşitli İngilizce hikaye romanların okula alınması gerektiği ve bu konuda çalışmaların yapılmasının öğrencilere faydalı olacağı belirtildi.
9.  II. Dönemin sağlıklı, mutlu ve başarılı bir şekilde geçmesi dileğiyle toplantıya son verildi.