Pages

26 Nisan 2010 Pazartesi

Aynalar ve Kullanım Alanları

http://www.rehberalem.com/firmalar/32719/urun/ayna_518.jpg
Ayna, ışığın % 100'e yakın bir kısmını düzgün olarak yansıtan cilalı yüzey.
Metal yüzeylerin parlatılmasıyla ilk ayna elde edilmiştir. Daha sonraları ise, cam levhaların bir yüzeyleri civa amalgamaları ile kaplanarak, ayna elde edilmiştir. Günümüzde ise, genellikle cam levhaların bir yüzü, ince bir gümüş tabakası ile sırlanarak elde edilir. Bazan gümüş yerine alüminyum, altın, hatta platin dahi kullanılır. Alüminyum sırlı aynalar, dalga boyu 0,4 mikrondan küçük olan morötesi ışınları da yansıtırlar. Aynalar; düz, küresel ve parabolik diye üç gruba ayrılırlar.

Tarihçe ve yapım tekniği

Yüzyıllarca önce (17.yüzyıla kadar), yüzeyi iyice parlatılmış düz metal levhalardan yapılan aynalar, daha sonraları yerlerini bir yüzü çok ince bir metal katmanıyla kaplanmış cam levhalara bıraktılar. Sır adı verilen bu metal kaplama, aynanın ışığı yansıtarak görüntü vermesini sağlar. Kolayca şekil verilip cilalanabilmeleri, böylelikle pürüzsüz hale getirilebilmeleri ve dayanıklı olmaları nedeniyle metaller, ayna yapımında çok eskiden beri kullanılırdı. Milattan önceki zamanlarda Mısırlılar, Etrüskler, Yunanlılar ve Romalılar'ın bronz el aynaları kullandığı bilinmektedir. Daha değerli olanları ise gümüşten yapılırdı. Çok eskiden metalle kaplanmış cam aynaların kullanıldığına dair kayıtlara da rastlanmaktadır. Fakat bu yöntem o zamanlar yaygınlaşmamıştır.
Günümüzden yalnızca üç yüzyıl öncesine kadar Venedik Cumhuriyeti, Avrupa'da cam eşya ve özellikle de ayna yapımının gizine sahip tek ülkeydi. Venedikliler bu sırrı büyük bir özenle saklıyorlardı. Ayna ve cam eşya fabrikalarını Murano adasında kurmuşlardı ve bu adaya camcı ustalarından başkasının girmesine de izin vermiyorlardı. Bu sırrı Fransızlar, adadan zorla kaçırdıkları dört usta sayesinde öğrendiler ve bundan sonra ayna yapımı bir giz olmaktan çıkmaya başladı.
Ayna yapımında Venedikliler'in kullandığı yöntem özetle şöyleydi; İnce bir kalay yaprak düz bir şekilde yayılır, üstü cıva ile kaplanır. Cıvanın fazlası sıkıştırılarak alındıktan sonra, üstüne bir kâğıt ve onun da üstüne bir cam levha konur. Şimdi sıra aradaki kâğıdın yavaşça çekilip alınmasına gelmiştir. Bu sırada kalay ve cıva bir amalgam oluşturarak camın alt yüzeyini kaplar. Şimdi tek yapılacak şey camın arkasına sırı koruyacak bir sırt geçirilmesinden ibarettir.
Venedikliler'in kullandığı yöntem, 19. Yüzyılda yerini yeni bir yönteme bırakmıştır. Alman kimyacı Justus von Liebig (1803-1873), camın üzerine bir çözeltiyle gümüş kaplama yöntemini bulmuş, bu yöntem günümüzde bile günlük amaçlar için kullanılan aynaların üretiminde uygulanmaya başlanmıştır. Yumuşak gümüş tabakasının çizilmemesi için bakır sülfat gibi maddelerle kaplama ve boyama işlemleri yapılmaktadır.
Bilimsel çalışmalarda kullanılan aynalarda ise, camın ışığın bir bölümünü soğurmasını önlemek amacıyla ön yüzler de gümüşlenir.

Düz Aynalar
Yansıtıcı yüzeyi düz olan aynalardır. Cisimlerin aynada oluşan görünümleri cisimleden çıkarak aynada yansıyan ışınların uzantılarının kesiştiği yerde oluşur. Bu şekilde oluşan görüntülere zahiri veya sanal görüntü denir. Yansıtan ışılarının kendilerinin kesişimiyle oluşan görütülere ise gerçek görüntü denir.

Zahiri görüntü
Yansıyan ışınların uzantılarının kesişmesiyle oluşur. Görüntü aynanın arkasında oluşur. Düzdür ve görülebilir.

Gerçek görüntü
Yansıyan ışınların kendilerinin kesişmesiyle oluşur. Cisimler aynı tarafta oluşur. Terstir. Görülebilmesi için ekran üzerine yansıtmak gerekir.

Küresel aynalar
Yansıtıcı yüzeyi, küre kapağı şeklinde olan aynalardır. Yansıtıcı yüzey, küre kapağının iç yüzeyi ise bu aynalara çukur, konkav veya iç bükey aynalar denir. Yansıtıcı yüzey, küre kapağının dış yüzeyi ise böyle aynalara tümsek, konveks veya dış bükey aynalar denir.
Küresel yüzeyin merkezinden geçen eksene asal eksen veya optik eksen denir. Asal eksenin aynayı kestiği noktaya tepe noktası, tepe noktası ile merkezin tam ortasına da odak noktası adı verilir. Asal eksene paralel olarak gelen ışınlar, yansıdıktan sonra odaktan geçerler. Odaktan geçerek gelen ışınlar ise asal eksene paralel olarak yansırlar. Merkezden geçen ışınlar aynı yoldan geriye yansırlar. Tepe noktasına gelen ışınlar ise asal eksen ile meydana getirdiği açı kadar diğer tarafta açı yaparak yansırlar.
Çukur aynada, merkezin dış tarafındaki bir cismin görüntüsü, merkez ile odak arasında cisimden küçük, ters ve gerçek bir görüntüdür. Cisim merkezyken görüntüsü de merkezde ters, gerçek ve boyu cismin boyuna eşittir. Cisim merkezle odak arasındayken görüntü merkezin dışında ters, gerçek ve cisimden büyüktür. Cisim odak ile ayna arasında ise, görüntüsü aynanın arkasında düz, zahiri ve cisimden büyüktür.
Tümsek aynanın önünde bulunan bir cismin görüntüsü ise, daima odak ile ayna arasında, cisimden küçük, düz ve zahiridir. Cisim, aynanın tepe noktasına geldiği zaman, görüntünün boyu cismin boyuna eşit olur.
Aynalarda ışıkların yansıması kanunlarını bulan, İbn-i Heysem'dir.

Kullanıldığı yerler
Tümsek aynalar, seyahat otobüslerinde dikiz aynası olarak yaygın kullanılma alanı bulmaktadır. Teleskop imalinde de kullanılır. Tepe noktası delinmiş tümsek aynalar ise kulak, burun, boğaz boşluklarını incelemede kullanılır. Bu tür aynalar ile yapılan incelemeler başarılı neticeler verir. Çukur aynalar ise mikroskoplarda ve banyo aynası olarak kullanılır.

Parabolik aynalar

Yansıtıcı yüzeyleri parabolik olan aynalardır. Otomobil farlarındaki aynalar birer parabolik aynadır.
Diğer ayna türleri arasında silindirik aynaları saymak mümkündür. Bu tür aynalar gerçek görüntüye benzemeyen acayip görüntüler verirler. Panayır yerlerinde ve fuarlarda eğlence maksadıyla kullanılan bu tip aynalar, parabolik ve silindirik aynalarıdır.

Aynalarda Görüntü Oluşumları
  • Net bir görüntü oluşabilmesi için yansıtıcı yüzeylerden yansıyan ışınların düzgün bir şekilde gözümüze yaklaşması gerekir.
  • Bir cismin düz aynadaki görüntüsü,cisimle aynı büyüklükte ve düzdür.Düz ayna önüne geçip sağ
elimizi kaldırdığımızda, sol elimizi kaldırmış gibi görünürüz.Sol kulağımızı tuttuğumuzda aynadaki görüntümüzde sağ kulağımızı tutmuş gibi görünürüz.Bu yüzden bir cismin düz aynadaki görüntüsü önündeki cisimle simetriktir deriz.
  • Durgun bir su birikintisine baktığımızda su yüzeyinde düzgün yansıma sonucu net bir görüntümüz oluşur.Eğer su içine küçük bir taş atılarak suyu hareketlendirecek olursak görüntümüz bozulur.Bunun sebebi pürüzlü, dalgalı yüzeylerde düzgün yansıma oluşmamasıdır.
  • Eğer cisim şekildeki gibi bir çukur aynanın önüne konulursa cismin görüntüsü büyük ve düz olur.Bu durum cismin ayna ile odak noktası arasına girmesiyle oluşur.Bu şekliyle kullanıldığında çukur aynaya Dev Aynası da denilir.
  • Tümsek aynanın önüne konan cismin görüntüsü küçük ve düz olur. Tümsek ayna ile bir odanın içindeki tüm eşyaları,sınıfımızın içindeki tüm arkadaşlarımızı ve eşyaları görmemiz mümkündür. Tümsek aynalar çok geniş bir alanı görebilme imkanı sağlar.

Işığın Farklı Yüzeylerden Yansıması

1- Yansıma :
Işığın yayılması sırasında ışık kaynağından çıkan ve ışığın yolunu belirleyen en ince ışık demetine ışık ışını denir. Işık kaynağından çıkan veya parlak bir yüzeyden yansıyan ışık, ışık ışını denilen düz (doğrusal) bir çizgiyle gösterilir. Işığın yayılma ve ilerleme yönü gösterilirken de düz (doğrusal) çizgi üzerine ok işareti konur.
Işık kaynağından çıkan ışık ışınlarının saydam ortamlarda hareket ederek herhangi bir yüzeye çarpıp geldiği ortama geri dönmesine yansıma denir. Yansıma olayında ışığın hiçbir özelliği (rengi, hızı, frekansı) değişmez. Sadece hareket yönü değişir.

SORU :
1- Bir duvara düşen, aynanın veya saatin oluşturduğu ışıklı bölgenin yeri
nasıl değişir? (Aynanın veya saatin hareketine bağlı olarak değişir.)
2- Gelen ışın ile yansıyan ışın arasında nasıl bir ilişki vardır? (Matematiksel bir ilişki vardır. Gelme açısı daima yansıma açısına eşittir.)

2- Yansıma Kanunları :
Yansıtıcı yüzeye gönderilen ve doğrultusunu değiştiren ışık ışınına gelen ışın denir. Yansıtıcı yüzeye çarpıp geldiği ortama geri dönen ışık ışınına yansıyan ışın denir. Yansıtıcı yüzeyle 900 lik açı yapacak şekilde çizilen (hayali) dikmeye yüzeyin normali (yansıtma yüzeyinin normali) denir.
Yansıma olayında gelen ışınla yüzeyin normali arasındaki açıya gelme açısı, yansıyan ışınla yüzeyin normali arasındaki açıya yansıma açısı denir.
Yansıma kanunları;
1- Gelen ışın, normal ve yansıyan ışın aynı düzlem üzerindedir. (Yani aynı düzlem üzerinde gösterilebilir).
2- Gelme açısı yansıma açısına eşittir.

NOT :
1- Bir yüzeye normal doğrultusunda yani dik gelen ışınlar kendi üzerinden geri yansırlar.




2- Bir yüzeyden yansıyan ışın, gelen ışın veya yansıtıcı yüzey değiştirilerek istenilen noktaya düşürülebilir.

SORU :
1- Aynalar niçin görüntü verirler? (Düzgün yansıma yaptıkları için.)
2- Işık kaynağından yayılan ışık, ortamdaki cisimlerin görülmesini nasıl sağlar?
3- Aynalarda görüntü ışık sayesinde nasıl oluşur?
4- Yeni bir ışık kaynağı kullanmadan bir ortamı aydınlatmak için ne gereklidir? (Ayna kullanılır. Aynalar, üzerine düşen ışığın tamamını yansıtırlar.)

3- Yansıma Çeşitleri :
Cisimlerin yüzeylerinin farklı özelliklere sahip olması, ışınları farklı şekillerde yansıtmalarına neden olur. Cisimlerin sahip olduğu yüzey şekillerine göre düzgün yansıma ve dağınık yansıma olarak iki çeşit yansıma görülür. Işık kaynağı olmayan cisimlerin görülmesinin nedeni farklı yüzeylerde gerçekleşen düzgün ve dağınık yansıma olaylarıdır. Düzgün ve dağınık yansıma olayları nedeniyle cisimler daha parlak veya daha mat görünürler.

SORU :
1- Güneş ışığı alan bir yerde iken bu ışık başka bir yere gönderilebilir mi?
2- Güneş ışığı alan bir yerde iken bu ışık başka bir yere nasıl cisim kullanılarak gönderilebilir?


a) Düzgün Yansıma :
Düzgün ve parlak yüzeylere (düzlem ayna gibi) gelen paralel ışık ışınlarının çarptığı yüzeyden paralel yansımasına düzgün yansıma denir. (Düzlem aynadaki yansıma).
• Cisimlerin bir yüzeyde net görüntülerinin oluşması için düzgün yansımanın gerçekleşmesi gerekir.
• Işık ışınlarının geldiği yerin net olarak görülebilmesi için ışınların düzgün yansıma yapması gerekir.
• Düzgün yansıma sonucu yayılan ışınların görülebilmesi için gözün uygun bir yerde olması gerekir.
• Düzgün yansıma, ayna gibi düzgün ve pürüzsüz yüzeylerde gerçekleşir.
• Düzgün yansımaya uğrayan cisimler parlak görünürler.

ÖRNEKLER :

1- Rüzgârsız bir günde, su birikintisinde veya gölde cisimlerin görüntülerinin düzgün görülmesinin sebebi düzgün yansımadır.
2- Buruşuk olmayan alüminyum folyoda düzgün yansıma görülür.

NOT : 1- Parlak yüzeyli cisimler daima düzgün yansımaya neden olmayabilirler. Düzgün
yansımaya neden olabilmesi için yüzeyin aynı zamanda düzgün de olması gerekir.

SORU : 1- Durgun su yüzeyindeki dalga ve titreşimler sudaki düzgün görüntüyü
nasıl bozar?

b) Dağınık Yansıma :
Pürüzlü yüzeylere paralel gelen ışık ışınlarının çarptığı yüzeyden birbirine paralel olarak yansımamasına dağınık yansıma denir.
• Dağınık yansıma sonucu cisimlerin bir yüzeyde net görüntüsü oluşmaz.
• Göz sağlığı ve cisimlerin renklerinin ve şekillerinin daha iyi görülmesi için dağınık yansıma gereklidir.
• Dağınık yansımaya uğrayan cisimler mat görünürler.
• Dağınık yansıma, kumaş, döşeme, kâğıt gibi pürüzlü yüzeylerde gerçekleşir.

NOT :
1- Yansıma kanunları sadece düzgün yüzeyler için değil pürüzlü yüzeyler için de
geçerlidir. Yani hem düzgün hem de dağınık yansımada yansıma kanunları geçerlidir.
2- Buruşturulmuş alüminyum folyo yüzeyi pürüzlüdür ve bu pürüzleri oluşturan her bir parça ayrı ayrı birer düz ayna gibi davranır ve bu küçük aynalara gelen ışınlar yansıma kanunlarına göre yansır. Yansıyan ışınlar farklı yönlerdeki yüzey parçalarına çarptıkları için farklı yönlerde yansırlar. Buruşturulmuş alüminyum folyoda dağınık yansıma görülür.
3- Fotoğrafçıların kullandığı spot lambaların etrafındaki çanak parlak ve pürüzlüdür. Pürüzlü olmasının nedeni dağınık yansıma oluşturmak ve daha iyi aydınlanma sağlamaktır. Lambanın etrafındaki çanaktaki pürüzlerin her biri farklı açılarla yerleştirilmiş küçük birer ayna gibi davranır ve ışınlar bu aynalardan farklı doğrultularda yansırlar. Bu sayede daha iyi aydınlanma sağlanmış olur.

SORU :
 1- Işık kaynağı olmayan cisimlerin görülme sebebi nedir? (Işık
kaynağından aldıkları ışığı yansıtarak göze ulaştırmalarıdır.)

4- Cisimlerin Görülmesi :
Herhangi bir cismin görülebilmesi için o cismin ya ışık kaynağı olması ya da ışık kaynağı tarafından aydınlatılmış olması ve cisimden çıkan ya da yansıyan ışınların göze gelmesi gerekir.
Işık kaynağı olan cisimler ürettiği ışığı doğrudan etrafına yayarlar. Cisimden çıkan ışınlar (yansıma veya kırılmaya uğramadan) doğrudan göze geliyorsa cismin kendisi görülür ve görülen bu cisim ışık kaynağıdır.
Işık kaynağı olmayan cisimler üzerine düşen ışık ışınlarını yansıtırlar. Işık kaynağı olmayan cisimlerin görülebilmesi için, ışık kaynağından o cisim üzerine ışık ışınlarının düşmesi ve ışık ışınlarının cisimde düzgün veya dağınık yansımaya uğradıktan sonra göze gelmesi gerekir. Işık kaynağından çıkan ışık ışınlarını alarak yansıtan ve görünür hale geçen cisimlere aydınlatılmış cisim denir.
Işık kaynağı olmayan cisimlerin görülmesinin nedeni farklı yüzeylerde gerçekleşen düzgün ve dağınık yansıma olaylarıdır. Düzgün ve dağınık yansıma olayları nedeniyle cisimler daha parlak veya daha mat görünürler. Cisimlerin daha parlak veya mat görünmesinin nedeni, ışığı yansıtma özelliklerinden kaynaklanır. Üzerine düşen ışığı fazla yansıtan cisimler parlak, az yansıtan (fazla soğuran) cisimler mat görünürler. Hiç yansıtmayan cisimler siyah renkli görünürler.

Işığın Farklı Maddelerle Etkileşimi

http://img27.imageshack.us/img27/3795/yansima5.jpg
Işığın Farklı Maddelerle Etkileşimi :
Işık doğrusal yolla yayılır. Maddelerin görülmesinin nedeni ışık–madde etkileşimidir. Işık–madde etkileşimi, bütün maddelerde aynı şekilde gerçekleşmez.
Işık, maddelerle üç yolla etkileşir. Işık kaynağından çıkan ışık ışınları bir maddeye çarptığında maddenin ışık geçirme özelliğine göre;
• Işık ışınlarının büyük bir kısmı maddeden geçebilir.
• Işık ışınlarının bir kısmı maddeye çarpınca geri dönebilir yani yansıyabilir.
• Işık ışınlarının büyük bir kısmı maddeden geçemez.
Maddeler, üzerine düşen ışığı geçirip geçirmemesine göre; saydam madde, yarı saydam madde, saydam olmayan madde olarak üç kısımda incelenir.

a) Işığın Saydam Maddelerle Etkileşimi :
Üzerine düşen ışığı geçirebilen maddelere saydam madde denir. Işık saydam maddelere çarptığında saydam madde üzerine düşen ışığın büyük bir kısmını geçirirken çok az kısmını da yansıtırlar.
Işık kaynağının önüne konan saydam maddeden;
• Göze gelen yani cisimden yansıyan ışık miktarı çok azdır.
• Cismin arka tarafında aydınlık bölge (parlak ışık) oluşur.
• Cismin arka tarafında gölge oluşmaz.
Cam, su, hava, sıvılar (asit, yağ, sirke, alkol) saydam maddelerdir. Sıvıların ışık geçirme özellikleri birbirinden farklıdır. (Su saydamdır. Suya boya veya süt tozu katılırsa saydamlığı azalır).

NOT :
1- Cama bakıldığında net görülememesinin nedeni camın saydam madde olması ve ışığı
geçirip yansıtmamasıdır. Cam kirlendiğinde (yarı saydam madde gibi davranır ve) üzerine düşen ışık ışınlarını yansıtır ve görünür hale gelir.

b) Işığın Yarı Saydam Maddelerle Etkileşimi :
Üzerine düşen ışığın bir kısmını geçiren (bir kısmını tutan) maddelere yarı saydam madde denir. Işık yarı saydam maddelere çarptığında yarı saydam madde üzerine düşen ışığın bir kısmını geçirirken bir kısmını da yansıtırlar.
Buzlu cam, yağlı kâğıt yarı saydam maddelerdir.
Işık kaynağının önüne konan yarı saydam maddeden;
• Göze gelen yani cisimden yansıyan ışık miktarı azdır.
• Cismin arka tarafında yarı aydınlık bölge (zayıf ışık) oluşur.
• Cismin arka tarafında yarı gölge oluşur.

c) Işığın Saydam Olmayan Maddelerle Etkileşimi :
Üzerine düşen ışığı geçirmeyen maddelere saydam olmayan madde denir.

1- Işığın Saydam Olmayan Opak (Mat) Maddelerle Etkileşimi :
Işık saydam olmayan opak (mat) yüzeyli maddelere çarptığında saydam olmayan opak (mat) yüzeyli madde üzerine düşen ışığın büyük kısmını tutar, çok az kısmını da yansıtırlar ve geçirirler.
Işık kaynağının önüne konan saydam olmayan opak maddeden;
• Göze gelen yani cisimden yansıyan ışık miktarı çok azdır.
• Cismin arka tarafında bazen az aydınlık (zayıf ışık) oluşur (beyaz kâğıt, naylon), bazen de hiç aydınlık (ışık) oluşmaz (gri kumaş, tahta).
• Cismin arka tarafında bazen yarı gölge (beyaz kâğıt, poşet) bazen de tam gölge oluşur (gri kumaş, tahta).
Bakır, kitap, duvar, tahta, kâğıt saydam olmayan maddelerdir.

Örnek :
1- Beyaz kâğıt, üzerine düşen ışığın çok az bir kısmını yansıtırken bir kısmını da  tutar ve çok az ışığın geçmesini sağlar.
2- Samanlı kâğıt, üzerine düşen ışığı beyaz kâğıttan daha az yansıtırken, ışığı beyaz kâğıttan daha fazla tutar ve daha az ışığın geçmesini sağlar.
3- Siyah karton, üzerine düşen ışığın tamamını tutar ve ışık geçirmediği gibi yansıtmaz.

2- Işığın Saydam Olmayan Parlak Yüzeyli Maddelerle Etkileşimi :
Işık saydam olmayan parlak yüzeyli maddelere çarptığında saydam olmayan parlak yüzeyli madde üzerine düşen ışığın büyük kısmını yansıtır, çok az kısmını da tutar.
Işık kaynağının önüne konan saydam olmayan parlak maddeden;
• Göze gelen yani cisimden yansıyan ışık miktarı çoktur.
• Cismin arka tarafında ışık oluşmaz.
• Cismin arka tarafında tam gölge oluşur.
Işık, CD, ayna, metal kaşık, alüminyum folyo, cilalı yüzeylerde yansıma yoluyla etkileşir.

NOT :
1- Güneşten yayılan ışık, gezegen ve yıldızlar arasındaki boşlukta her yönde ilerler.
Dünya yönünde ilerleyen Güneş ışığı, 8,5 dakika sonra atmosfere çarpar ve saydam ortam olduğu için atmosferden geçer ve saydam olmayan engele çarpıncaya kadar yoluna devam eder.

Biyolojik Çeşitlilik

http://marinebio.org/i/biodiversity2.jpg
Yeryüzündeki her bir canlı türünün yaşadığımız gezegende doğumundan ölümüne kadar bir görevi vardır. Canlı türleri, yaşamış oldukları toprak, hava, su ve diğer canlı grupları ile birlikte dünya ekosistemini oluşturmaktadır. Biyolojik çeşitlilik, yeryüzünde yaşayan bitki ve hayvan türleri gibi sahip olduğumuz tüm canlı varlıkları kapsar. Bu kavram tür sayısındaki çeşitlilik yanında tür içindeki genetik farklılık ve yaşama alanlarındaki çeşitliliği de içermektedir. Canlıların taşıdıkları gen sayısı bir bakteride 1.000, bazı funguslarda (mantarlar)10.000, çiçekli bitkilerde 400.000 ve ev faresinde 100.000‘e kadar değişmekte canlı türlerinin sayısı iyimser olarak 5 ila 30 milyon arasında tahmin edilmektedir. Dünyada toplam 1.742.000 canlı türünün tanımlandığı ve 4.926.000 canlı türünün bulunabileceği belirtilmektedir.

Ülkemizin Asya ve Avrupa kıtaları arasında bir köprü görevi görmesi, ayrıca çok değişik iklim ve topoğrafik yapıya sahip olması, bitki ve hayvan türleri bakımından da oldukça zengin bir çeşitliliğin olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Türkiye’de 120 memeli, 413 kuş, 93 sürüngen 18 kurbağagil, 276 deniz balığı, 192 tatlı su balığı ve 60-80.000 böcek türünün bulunduğunu bildirmektedirler. Yine ülkemiz bitki türleri bakımından da oldukça zengindir. Bütün Avrupa kıtasında 12.000 bitki türü bulunmasına karşın ülkemizde 9.000 bitki türü bulunmakta ve bu türlerin % 30 ‘u dünyada sadece Türkiye’ de bulunmaktadır. Oldukça fazla sayıda bitki ve hayvan türünün tanımlandığı yer ve anavatanı ülkemizdir. Tüm bu yönleriyle Türkiye, biyolojik çeşitlilik bakımından bir kıta özelliği arz etmekte olup dünyada eşsiz bir yere sahiptir.

Biyolojik Çeşitlilik ve Zenginliğin Önemi
İnsanlığın, tarım ve teknolojide sahip olduğu bugünkü seviyeye, biyolojik çeşitlilik ve zenginlik sonucu ulaştığını söylemek mümkündür. Ekosistemin bize sunduğu birçok yarar vardır. Bu yararlar insan hayatında yaşamsal öneme sahiptir. Ekosistemin birçok yararları olmakla birlikte bunlardan birkaçı insanlara temiz su, hava, gıda, kereste sağlamak tıpta ve eczacılıkta yararlanma ve tarımda zararlı mücadelesini sağlamak, şeklinde sıralanabilir. Ekosistemi oluşturan unsurların kimi yararları aşağıda verilmiştir.
1-Bitki Çeşitliliğinin Önemi:
Bitkiler havayı temizler, erozyonu önler, toprağa organik madde kazandırır, toprak yorgunluğunu giderir. Diğer canlılara barınma ve beslenme ortamı sağlayarak ekosisteme devamlılık kazandırırlar. İnsanoğlu, eski çağlarda tarım toplumuna geçmesinden günümüze kadar çok sayıda bitki türünü kültüre almıştır. Tarih boyunca 3000 kadar bitki türünün beslenmede kullanıldığı ve bunların % 30 ‘unun gıda üretiminin çoğunu karşıladığı belirtilmektedir. Geri kalan türlerin de tarım için önemi büyüktür. Bugün Genetik Mühendisliği ve Biyoteknolojideki ilerlemeler sonucu, günümüzde kullanılan çeşitlere yabani akrabalarından gen aktarımı yapılarak zararlı böcek, hastalık, yabancı otlar ve kuraklığa dayanıklı yeni çeşitler elde edilmektedir. Bugün, tarımda kullanılmayan doğada bulunan birçok bitkinin gelecekte tarımda kullanılma potansiyeli vardır. Bugün kültürü yapılan birçok meyve ve sebzenin ilk defa kültüre alındığı yer Türkiye’dir. Bu türlerin ülkemizde bulunan yabani akrabalarının paha biçilmez değeri vardır. Birçok bitki türü, tıp ve eczacılıkta eski çağlardan beri kullanılmaktadır. Son yüzyılda, biyokimya bilimindeki gelişmeler sonucu birçok bitkiden çeşitli bileşikler elde edilmiştir. Günümüzde 250.000 bitki türünden, ancak 5.000 ‘inin eczacılık değeri yönünden incelendiği kaydedilmektedir. Gelecek yıllarda bilimdeki ilerlemelere bağlı olarak birçok bitkiden, değişik hastalıklar için bileşiklerin elde edilmesi mümkündür. Ülkemiz tıp ve eczacılıkta kullanılan ve aromatik bitkiler yönünden zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Ayrıca süs bitkisi olarak ve peyzaj düzenlemelerinde kullanılan soğanlı bitkilerce de zengindir. Önümüzde ki yıllarda, bu yönüyle değerlendirilebilecek çok sayıda bitki türü bulunmaktadır. Yine tarımsal zararlıların mücadelesinde bazı bitkilerden elde edilen bitkisel kökenli ilaçlar kullanılmaktadır. Doğadaki birçok bitki, bu yönüyle de önem arz etmektedir.
2-Hayvan Çeşitliliğinin Önemi :
İnsanlar, ilk çağlardan günümüze kadar hayvanları avlayarak, evcilleştirerek gıda kaynağı olarak, taşımacılıkta, giyimde ve tıpta kobay amaçlı kullanmışlardır. Yine kültüre alınan hayvanların yabani akrabaları, hayvan ıslahında kullanılmaktadır. Böceklere bakıldığında 1.200.000 böcek türünden, ancak 750 tür kültür bitkilerinde zararlı olmaktadır. Geri kalan türler bizim için faydalı türlerdir. Bunlardan bazıları tarımda zararlı türlerin üzerinde beslenerek bu türlerin savaşımında kullanılmaktadır. Bitkilerin büyük çoğunluğu tozlaşma için böceklere gereksinim duymaktadır. Böcekler, bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak bitki yaşamının devamlılığı ve çeşitliliğine olanak vermekte ve ekosistemin devamlılığını sağlamaktadır. Yine böceklerin önemli bir kısmı, organik maddelerin ayrışmasını ve tekrar toprağa kazandırılmasını sağlamakta adeta doğada birer gönüllü temizlik işçisi gibi çalışmaktadır. Bazı türler de kuşlar, balıklar, sürüngenler gibi hayvanların gıda kaynağı durumundadır .Tüm bu yönleriyle, yeryüzündeki yaşamın böceklere bağlı olduğunu söylemek fazla abartılı olmaz.
3-Ekosistemin Ekoturizm Olarak Sağladığı Faydalar:
Doğaya dayalı turizm, ekoturizm olarak adlandırılmaktadır. Ekoturizm son yıllarda artan bir önem arz etmektedir. Teknolojik ilerlemeler ve yaşam biçimine bağlı olarak stres altındaki insanlar, doğada kendini dinlendirmektedir. Milli parklara ve doğaya gidilerek stres atılmaktadır. A.B.D.’de Milli Parklar Servisi’nin 1998 yılı ölçümlerine göre, yaklaşık 300.000 turistin milli parkları ziyareti ile, direk ve dolaylı gelir olarak 14 milyar dolar gelir elde edilmiştir. Benzer durum dünyanın diğer ülkelerinde de vardır. Dünya Turizm organizasyonu, ekoturizmin uluslar arası turizmin % 7’sine karşılık geldiğini bildirmektedir. Ülkemizde de Fethiye’de bulunan Kelebekler Vadisindeki kelebekleri görmek amacıyla, tatil sezonu boyunca günübirlik olarak 15.000 turistin ziyaret ettiği bildirilmektedir. Biyolojik çeşitlilik ve doğal güzellikler bakımından, dünyada eşsiz bir yere sahip ülkemiz, ekoturizmde büyük potansiyel arz etmektedir. Ülkemizin sahip olduğu doğal güzellikler ve biyolojik zenginlikler yurt içi ve dışında yeterince tanıtılmalı ve ekoturizm geliştirilmelidir.

Çevre sorunları ve etkileri

http://www.atasanmuhendislik.com/images/intro.jpg
1- Ekosistemlerin Bozulma Nedenleri (Çevre Sorunları) :
 Çevre sorunları, insanların yaşadığı problemlerden biridir çevre sorunlarının yani ekosistemlerdeki bozulmaların bir kısmı doğal yolla, bir kısmı da insan etkisiyle oluşur.
 İnsanlara ve ekosistemlere zarar veren doğal kaynaklı bozulmalar, su, toprak ve hava hareketleriyle oluşur. Su taşkınları, depremler, erozyon, volkanik hareketler (yanardağ patlamaları), fırtına, kasırga, uzun siren kuraklık ekosistemlerin bozulmasına yol açan doğal afetlerdir.
 İnsanlar, bulundukları ekosistemlerdeki (çevrelerindeki) canlı ve cansız varlıkları etkileyerek ekosistemlerin bozulmasına yol açarlar. İnsanlar, ekosistemlerdeki doğal varlıklarla iç içe yaşarken zamanla teknolojinin gelişmesi ve doğal kaynakların bilinçsiz kullanılması sonucu doğanın dengesi bozulmuş ve birçok çevre sorunu ortaya çıkmıştır.
 Hızlı nüfus artışı, bilinçsiz sanayileşme, düzensiz şehirleşme, doğal kaynakların bilinçsiz kullanılması, nükleer silahlar ve nükleer santral patlamaları, biriktirilmiş suların (barajlardaki suların) taşkınlara neden olması, orman tahribatı ve çığ gibi olaylar doğal denge üzerinde olumsuz etkiler yaparak çevre kirliliğine yani ekosistemlerin bozulmasına yol açan insan kaynaklı faktörlerdir.
 Hava kirliliği, su kirliliği ve toprak kirliliği ve nükleer kirlilik çevre kirliliği sonucu oluşan kirlenmelerdir.

 SORU : 1- Ülkemizi ve Dünya’mızı tehdit eden önemli çevre sorunları nelerdir?
 2- Ülkemizi ve Dünya’mızı tehdit eden önemli çevre sorunlarının sebepleri ve sonuçları nelerdir?
 3- Ülkemizi ve dünyayı tehdit eden çevre sorunları dünyayı nasıl etkiler?
 4- Ekosistemler zamanla neden değişip bozulmaktadır?
 5- Ekosistemlerdeki bozulmalar beraberinde hangi sonuçları getirin?
 6- Çok küçük bir ekosistemin zarar görmesi tüm dünyayı nasıl etkiler?

 2- Çevre Kirliliğine Neden Olan (İnsan Kaynaklı) Faktörler :

 a) Orman Tahribatı :
 Orman yangınları, ihmal, dikkatsizlik, kaçak yapılaşma ve arazi açmak için ağaçların bilinçsizce kesilmesi gibi sebepler yüzünden ormanlar tahrip olmaktadır. Bunun sonucunda ekosistemlerin doğal dengesi bozulmakta, ormanda yaşayan canlı türleri ve bu türlerin habitatları yok olmakta, toprak zenginliği kaybolmaktadır.
 (Ülkemizde orman yangınlarının kayıtları 1937 yılında tutulmaya başlanmıştır. Bu kayıtlara göre yaklaşık 1,5 milyon hektar ormanlık alan yok olmuştur).

 SORU : 1- Ülkemizdeki orman tahribi sadece ülkemizi mi etkiler?
 2- Orman tahribi nasıl engellenebilir?
 3- Ormanların kaybı hayatımızı nasıl etkiler?

 b) Çığ :
 Yüksek yerlerdeki karların şiddetli ses etkisiyle dağın yamaçlarına yuvarlanmasına çığ denir. Eğimli arazi üzerinde birikmiş büyük kar örtüsü, yer çekimi etkisiyle kaydığında çığ oluşur. Çığ genellikle bitki örtüsü olmayan, dağlık eğimli arazilerde görülür. Çığlar beraberinde toprak, taş ve ağaçları da sökerek götürür. Bu şekilde meydana gelen aşınma ve taşınma, toprağı verimsizleştirerek canlıların yaşamını tehlikeye sokar. Çığlar, tarım alanlarının veriminin düşmesine ve su kaynaklarının kirlenmesine neden olur.

 SORU : 1- Çığdan korunma yolları nelerdir?
 
 c) Nükleer Silahlar ve Nükleer Santral Patlamaları :
 Nükleer silahlar, nükleer kazalar ve bu kazalar sonunda ortaya çıkan nükleer atıklar kirlenmeye sebep olur.
 (1986 yılında yaşanan Çernobil Nükleer Enerji Santrali Kazası’nın yarattığı olumsuz etkiler, bu kirliliğin en canlı örneğidir. Bu olaydan ülkemizin en çok Karadeniz Bölgesi’nin etkilendiği tespit edilmiştir).

 SORU : 1- Nükleer kirlilik sadece belli bir bölgeyi mi etkiler?
 2- Nükleer kirliliğin canlılar ve onların çevreleri üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?

 d) Biriktirilmiş Suların Taşkınlara Yol Açması :
 Barajların yıkılması sonucu oluşan taşkınlar, bitki örtüsüne, ekili alanlara toprağın verimli tabakasının taşınmasına neden olur.

 e) Aşırı Nüfus Artışı :
 Bir bölgedeki ya da ekosistemdeki nüfus artışını ya da azalışını o ekosistemdeki göçler, doğum ve ölüm olayları belirler. Nüfus artışının az olduğu dönemde insan tarafından çevreye verilen zarar doğal yollarla kendiliğinden düzeltilebiliyordu. Nüfus artışı fazla olduğu için;
 • Doğal kaynaklar aşırı kullanıldı.
 • Barınma amacıyla yeşil alanlar yok edildi.
 • Büyük kentler çevre kirliliğine yol açtı.
 • Araçların egzoz gazları hava kirliliğine yol açtı.
 • Soğutucularda kullanılan karbon maddesi ozon tabakasını inceltti.
 • Tarımsal alanlarda yapılan ilaçlamalar yararlı böcekleri de yok etti.
 • Evsel atıklar, lağım suları ve sanayi atıkları çevreyi kirletti.
 • Tarımda üretimi arttırmak için aşırı kullanılan gübreler çökerek toprağın ve yeraltı sularının kirlenmesine yol açtı.

 f) Plansız Sanayileşme :
 Nüfusun hızla artması sonucu sanayi gelişmiş ve bunun sonucu çevre (hava, toprak, su) zarar görmüş, kirlenmiştir.
 • Tarla ekmek için orman arazilerinin kesilmesi.
 • Artan kereste ihtiyacı nedeniyle ormanların kesilmesi.
 • Fabrika bacalarına filtre takılmaması.
 • Fazla ürün elde etmek için tarımda aşırı gübreleme ve ilaçlama yapılması.
 • Fabrika atıklarının arıtılmadan suya ya da toprağa verilerek su ve toprağı kirletmesi.

 g) Doğal Kaynakların Bilinçsiz Kullanılması :
 Bir ekosistemdeki hava, toprak, su, hayvanlar, bitkiler, yeraltı zenginlikleri ve doğal güzellikler o ekosistemdeki doğal kaynakları oluştururlar. Doğal kaynakların bilinçsiz kullanılması çevre kirliliğine yol açar.
 • Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması.
 • Gereksiz tarım ilaçları ve böcek öldürücülerin kullanılması.
 • Soğutucuların ve spreylerin fazla kullanılması.
 • Ev ve sanayi atıklarının çevreye dağılması.
 • Nükleer silahların ve radyasyona yol açan maddelerin kullanılması.
 • Kalitesiz fosil yakıtların (kömür, petrol, doğal gaz) kullanılması.
 
 3- Çevre Kirliliğinin Sonuçları :
 Hava kirliliği, su kirliliği ve toprak kirliliği ve nükleer kirlilik çevre kirliliği sonucu oluşan kirlenmelerdir.

 a) Hava Kirliliği :
 Atmosferde bulunan zararlı gazların (karbon oksitleri, kükürt oksitleri ve azot oksitleri) miktarının artmasına hava kirliliği denir. Hava kirliliğinin canlı ve cansız varlıklar üzerinde olumsuz etkileri vardır.
 Havayı katı ve gaz halindeki maddeler kirletir. Sanayi tesislerinden filtre edilmeden bırakılan gazlar, araç egzozlarından çıkan gazlar, fosil yakıtların (petrol, kömür ve doğal gaz) yanmasından oluşan gazlar (evlerin ısıtılmasında, taşıtlarda ve sanayi tesislerinde fosil yakıtların aşırı kullanılması sonucu) hava kirliliği oluşur. Hava kirliliği sonucu asit yağmurları oluşur, sera etkisi artar ve ozon tabakası delinir. Sera etkisi ve ozon tabakasındaki incelme, iklim üzerinde tüm Dünya’da (küresel boyutta) değişikliklere yol açar.
 Kullanılan fosil yakıtların oluşturduğu katı ve gaz halindeki atıkların (fosil yakıtların yanması ile havaya karışan karbon oksitleri, kükürt oksitleri ve azot oksitleri), suya ve su döngüsüne karışması sonucu bu atıkların yağış olarak yeryüzüne inmesine asit yağmuru denir.
 Güneş’ten gelen ışınların bir kısmı yeryüzü tarafından soğurulurken bir kısmı da uzaya geri yansır. Yeryüzünden yansıyan bu ışınların bir kısmı, atmosferde soğurularak havanın ısınmasına sebep olur. Güneş ışınlarının bir kısmının uzaya gönderilmesinin engellenmesine sera etkisi denir. Sera etkisine neden olan gazların (başta karbondioksit olmak üzere) miktarının artması, soğurulan güneş ışınlarının miktarının artmasına sebep olur. Bunun sonucunda atmosferin ve Dünya’nın sıcaklığı aşırı yükselir. Atmosferdeki sera etkisinin artmasına küresel ısınma denir. Küresel ısınma sonucunda buzullar erimeye ve okyanuslardaki su seviyeleri yükselmeye başlar ve küresel çölleşme gerçekleşir.
 Hava kirliliğine sebep olan (flora klora karbon gibi itici ve soğutucu olarak kullanılan) gazlar ozon tabakasının incelmesine sebep olur. Ozon tabakasının incelmesi sonucu Güneşin zararlı ultraviyole ışınları yeryüzüne ulaşır ve bu ışınlar biyolojik çeşitliliği olumsuz etkiler ve canlıların bağışıklık sistemini bozar. (Flora klora karbon gibi itici ve soğutucu olarak kullanılan gazların kullanılmaması konusu Brezilya'da ulusların imzasına açılmış ve iki ülke bu antlaşmayı imzalamıştır. Bu ülkeler Türkiye ve A.B.D.dir).

 1- Havanın Canlılar İçin Önemi (*) :
 1- Canlılar havasız yaşayamaz.
 2- Solunum için bazı canlılar (insanlar ve oksijenli solunum yapan canlılar) oksijene ihtiyaç duyarlar. Havadaki oksijen, suya ve toprağa geçer, buradaki canlılarda oksijen kullanır.
 3- Yeşil bitkiler, fotosentez yaparken havadaki karbondioksiti kullanır ve oksijen üretir.
 4- Havanın azotu bazı bitkiler tarafından, (azot bağlayıcı) bakteriler yardımıyla alınarak protein yapımında kullanılır. (Canlıların temel yapısını proteinler oluşturduğu için önemlidir).
 5- Havadaki su buharı canlılar için gereklidir.

 2- Hava Kirliliğinin Etkileri (*) :
 1- Solunum sistemi hastalıklarına neden olur. (Astım, bronşit, akciğer kanseri).
 2- Yeşil alanlar yok olur, tarım ve hayvancılık olumsuz etkilenir.
 3- Dolaşım sistemi hastalıklarına neden olur. (Kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı).
 4- Kağıt, kumaş, sanat eserleri, tarihi kalıntılar, araçlar ve evlerin yıpranmasına neden olur.
 5- Kirli havada biriken kurşun oranı saçların dökülmesine neden olur.
 3- Hava Kirliliğinin Önlenmesi (*) :
 1- Sanayi tesisleri katı, sıvı ve gaz atıklarını arıtarak doğaya bırakmalıdır. (Yönetim bu gereçler için sanayi kuruluşlarına uzun vadeli ve düşük faizli krediler vererek kontrolü çevre örgütlerine devir etmelidir).
 2- Havayı kirletmeyen doğal gaz, rüzgar, güneş enerjisi ve nükleer enerji gibi enerji kaynakları desteklenmelidir.
 3- Bacalardan ve egzozlardan çıkan gazlar, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak zararsız hale getirilmelidir.
 4- İnsanların yeşil bitkileri ve ormanları kullanmaları sağlanarak, yeşil alanlar çoğaltılmalıdır. (Evlerin çevrelerinin beton duvarlarla çevrilmesi yasaklanarak, belediyeler aracılığı ile mülklerin yeşil bitkilerle sınırlandırılması sağlanmalıdır).

 SORU : 1- Asit yağmurlarının çevremiz üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
 2- Sera etkisi hayatımızı nasıl etkiler?
 3- Asit yağmurları, sera etkisi ve ozon tabakasının delinmesi gibi Dünya’yı etkileyen bu çevre problemleri ülkemizi nasıl etkilemektedir?

 b) Su Kirliliği :
 Sanayi kuruluşlarının ve enerji üretim santrallerinin atıkları, nüfus artışı, şehirleşme, deniz taşımacılığı ve kazalar, asit yağmurları, foseptikler, çöplükler, tarımda kullanılan ilaçlar, doğal ve yapay gübreler su kirliliğine neden olur.
 Su kirliliği, tüm canlıların hayatını tehlikeye sokar. İçme ve kullanma suları daima temiz olmalıdır. Su kirliliğinden dolayı deniz, göl ve akarsularda her türlü üretim düşer, içme ve kullanma suyu bulmakta güçlük çekilir, suya bağlı ekosistemlerde doğal denge bozulur.
 Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olduğundan deniz kirliliği de önem taşımaktadır. Sakarya ve Gediz Nehirleri, Akşehir Gölü ve Tuz Gölü, İzmit ve İzmir Körfezleri ile Marmara Denizi ülkemizde su kirliliğinin görüldüğü yerlerdendir.

 SORU : 1- Ülkemizdeki su kirliliği Dünya’yı nasıl etkilemektedir?
 2- Su kirliliğine nasıl çözüm bulunabilir?

 c) Toprak Kirliliği :
 Yerleşim alanlarından çıkan atıklar ve çöpler, sanayi atıkları, egzoz gazları, kimyasal (organik ve mineral) gübreler, tarımla mücadele ilaçlarının kullanımı, yanlış arazi kullanımı, su ve rüzgar erozyonu, ile ulaşım ağı toprak kirliliğine neden olur. Bir yerde belirli kalınlıktaki toprağın oluşabilmesi için milyonlarca yıl geçmesi gerekmektedir Bunun için doğal kaynaklardan biri olan toprağın çok iyi korunması gerekir.
 Son yıllarda (yirminci yüzyılın başından itibaren) modern tarıma geçilmesi ve sanayileşmenin hızlanması ile birlikte, toprak kirliliği de bir çevre sorunu olarak ortaya çıkmıştır. Toprak kirliliği ürün kalitesinin düşmesine, topraktaki organik ve inorganik maddelerin azalmasına ve dolayısıyla ekosistem dengesinin bozulmasına yol açabilmektedir.

 SORU : 1- Toprak kirliliği hangi çevre sorunlarını beraberinde getirir?

 4- Çevre Kirliliğinin Sonuçları :
 Çevre kirliliği sonucu;
 1- Dünya’nın coğrafyası değişir.
 2- Dünya’nın iklimi değişir.
 3- Erozyonlar oluşur ve toprağın verimini düşürür.
 4- Su kaynakları azalır ve kurur.
 5- Enerji kıtlığı başlar.
 6- Biyolojik çeşitlilik (canlı çeşitliliği) azalır.
 7- Beslenme sorunu doğar.
 5- Çevreyi Korumak İçin Alınacak Önlemler :
 1- Sanayileşmede çevreye zarar vermemek için gerekli tedbirlerin alınması gerekir.
 2- Canlı türlerinin ve nesillerinin devamının sağlanması gerekir.
 3- Bilinçli tarım yapılması gerekir.
 4- Ormanların yok edilmemesi gerekir.
 5- Su kaynaklarının kirletilmemesi gerekir.
 6- Geri dönüşümlü ürünlerin kullanılması gerekir.
 7- Tüketim maddelerinin geri dönüştürülebilecek şekilde kullanılması gerekir.
 8- Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gerekir.
 9- Yenilenemez enerji kaynaklarının kullanılmaması gerekir.
 10- Eğitime önem verilmesi ve tutumlu olunması gerekir.
 11- Sürdürülebilir kalkınma yapılması gerekir.
 
 2- Uluslararası düzeyde çevreyle ilgili faaliyet gösteren önemli kuruluşlardan bazıları;
 • Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
 • Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO)
 • Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)
 3- Ülkemizde çevreyle ilgili faaliyet gösteren önemli kuruluşlardan bazıları;
 • Çevre Bakanlığı
 • Tübitak
 • Türkiye Ormancılık Derneği
 • Türkiye Bitki Koruma Derneği
 • Türkiye Erozyonla Mücadele
 • Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA)
 • Türkiye Çevre Eğitim Vakfı
 4- Zoolog :
 Hayvanların anatomik ve fizyolojik özelliklerini inceleyen, onları özelliklerine göre sınıflandıran ve çeşitli etmenlerin hayvanlar üzerindeki etkilerini araştıran kişilere zoolog denir. Zoologlar araştırmacı veya uygulayıcı olarak görev yaparlar.
 Araştırmacı olarak çalışan zoolog; yeryüzündeki hayvanların yaşayışlarım, doğal ortamları içinde gözlem yolu ile inceler. Hayvanların anatomik ve fizyolojik özelliklerini laboratuarlarda inceler ve elde edilen verilere göre hayvanları sınıflandırır. Hayvanların evrimini, fosilleri inceleyerek araştırır.
 Uygulama alanında çalışan zoolog; çeşitli ilaçların hayvanlar üzerindeki etkisini deneysel olarak inceler, tarımda böcekler ve diğer zararlı hayvanlarla mücadele yöntemleri geliştirir, milli parklardaki hayvanlar için uygun ortamlar oluşturulmasına çalışır, ülke dışına çıkarılmaya ya da yurt dışından getirilmeye çalışılan hayvan türleri konusunda görüş bildirir, hastanelerde doku ve hücre incelemeleri yapar.
 Zoolog olmak isteyenlerin üst düzeyde genel yeteneğe sahip, doğayı seven, canlılarla uğraşmaktan hoşlanan, meraklı ve iyi bir gözlemci, fen bilimlerine özellikle biyolojiye ilgili ve bu alanda başarılı, sabırlı, araştırmacı ve bilimsel meraka sahip ve estetik anlayışı yüksek kimseler olmaları gerekir.
 Zoologlar çalışmalarını laboratuarda ve açık havada yürütürler. Çalışırken biyologlarla, ziraat mühendisleriyle, veteriner hekimlerle, kimyagerlerle ve kimya mühendisleri ile iletişim halindedirler.

Ekosistemler

http://www.camili.gov.tr/orta.jpg
Her ekosistemin kendine özgü özellikleri vardır, ekosistemde yaşayan canlı çeşitleri ve ekosistemlerin büyüklükleri farklı olabilir. En büyük ekosistem Dünya’dır. Dünya’da irili ufaklı farklı özellikte çok sayıda ekosistem çeşidi bulunur. Dünya, ekosistem daha küçük ekosistemlerin birleşmesiyle oluşur.
Ekosistemler kara ve su ekosistemleri olarak iki gruba ayrılırlar.
Kara ekosistemleri çöl, orman, çayır, mera, mağara, tundra, vadi, bataklık, kent ekosistemleri gibi daha küçük ekosistemlere ayrılır.
Su ekosistemleri de dere, nehir, göl, pınar, baraj, deniz, havuz, okyanus ekosistemleri gibi daha küçük ekosistemlere ayrılır.
Ekosistemlerdeki ışık, yağış, nem, rüzgar, sıcaklık ve iklim özellikleri o ekosistemdeki bitki örtüsü ile hayvan çeşitliliğini belirler. Bu yüzden canlıların ekosistemlerdeki çeşitleri ve dağılışları farklıdır.

a) Kara Ekosistemleri :
Kara ekosistemlerinin orman, çöl, çayır, mera, dağ ekosistemleri gibi daha küçük ekosistem çeşitleri vardır. Her bir ekosistem de çeşitli çevre şartlarına göre daha da küçük ekosistemlere ayrılır. Kara ekosistemlerine biyom denir.

1- Orman Ekosistemi :
Yağmur ormanları, yağışın ve sıcaklığın çok yüksek ve değişmez olduğu bölgelerde bulunur. Ormanlar, doğal kaynaklar yönünden zengindir ve dünya ikliminin dengede kalmasını sağlar.
Canlılara beslenme, barınma, korunma ve üremesinde en ideal ortamı sağlayan ekosistem ormanlardır. Bu nedenle en fazla tür ve canlıyı bulunduran ortamlar buralardır. Dünyada yaşayan canlıların büyük bir kısmı ekvator kuşağı çevresindeki ormanlarda bulunur.
Orman ekosisteminde mikroskobik canlılar, kırkayak, toprak solucanı, salyangoz, karınca, yılan, mantar, ağaç ve çalılık gibi canlılar bulunur.
Orman ekosistemlerinden en büyüğü Amazon Ormanları ekosistemidir.

• Yaprak Döken Ağaç Ormanları (*) :
Kışın soğuk, yazın sıcak ve yağışlı olduğu yerlerdir.

• Tundralar (*) :
İğne yapraklı ağaç ormanlarına yakın olan, kışların soğuk ve uzun, yazların kısa ve serin olduğu yerlerdir.

• Yağmur Ormanları (*) :
Yıl boyunca yeşil kalan, ılık iklimli ve bol yağışlı yerlerdir. Ormanların % 10’ unu oluşturur ve canlı sayısının % 70’ ini barındırır.

• İğne Yapraklı Ağaç Ormanları (*) :
Her mevsim yeşil kalan, kışların uzun ve soğuk olduğu yerlerdir.

2- Çayır Ekosistemleri :

Az yağışlı, yazların sıcak ve kurak olduğu yerlerdir. Kemirgen hayvanlar ile geviş getiren hayvanların sayısı fazladır.

3- Dağ Ekosistemleri :
Dağ ekosisteminde çeşitli ağaç ve bitkiler, ayı, kurt, yılan, kertenkele, yırtıcı kuşlar (şahin, atmaca, kartal gibi), keçi ve kaplumbağa gibi canlılar bulunur.
Dağın, yükseklik, su miktarı, sıcaklık, toprağın cinsi gibi koşullarına göre burada yaşayan canlılar farklılık gösterebilir.

3- Çöl Ekosistemleri :
Her zaman kurak, bazen sıcak bazen de soğuk olan yerlerdir. Çöl ekosisteminde canlı sayısı ve çeşidi azdır. Çöl ekosisteminde yaşayan canlılar (bitki ve hayvanlar) az miktarda su kullanırlar ve burada yaşayabilmek için çeşitli özelliklere sahip olmaları gerekir. Çöl ekosistemlerinden en büyüğü Sahra Çölü ekosistemidir.
• Çölde yaşayan bitkiler su ve besin depo edebilmek için kalın gövdeli ve diken yapraklı bitkilerdir. (Kaktüs)
• Çöl fareleri, uzun süre su ve besin ihtiyacının karşılanabilmesi için kuyruklarında yağ depo ederler.
• Develer, uzun süre su ve besin ihtiyacının karşılanabilmesi için hörgüçlerinde yağ depo ederler.

b) Su Ekosistemleri :
Denizlerin (tuzlu suların) ve tatlı suların oluşturduğu ekosistemlerdir. Göller, sulak alanlar (bataklık, gölet, sazlık), yeraltı suları ve akarsular tatlı su ekosistemini, denizler ise tuzlu su ekosistemini oluşturur.

1- Tatlı Su Ekosistemleri :

• Nehir Ekosistemleri :
Suyun akış hızı, su derinliği, bulunduğu yer burada yaşayan canlı çeşitliliğini belirler.

• Göl Ekosistemleri :
Göl ekosistemlerinde mikroskobik canlılar, kurbağalar, sazlıklar, sinekler, balıklar, çeşitli kuşlar, balıkçıl kuşlar, çeşitli böcekler, ördek, yılan, çekirge gibi canlılar ile nilüfer, eğrelti otu, atkuyruğu ve nergis türü bitkiler bulunur.
Göl ekosisteminin büyüklüğü, bulunduğu yer, derinliği, sıcaklık, tuz miktarı, ışık miktarı ve suyun özelliği burada yaşayan canlı çeşitliliğini değiştirebilir.

• Sulak Alan Ekosistemleri :
Kara ve su ekosistemlerinin birleştiği yerlerdir.

2- Tuzlu Su (Deniz) Ekosistemleri :
Yeryüzünün en büyük ekosistemlerinden biri deniz ekosistemleridir. Deniz ekosistemlerinde mikroskobik canlılardan çok büyük memeli hayvanlara kadar çok sayıda canlı çeşidi bulunur. Denizdeki tuz oranı, suyun derinliği, sıcaklık ve ışık miktarı buralarda yaşayan hayvan çeşitliliğini belirler ve denizlerde farklı ekosistemlerin oluşmasını sağlar.
Denizlerde fotosentez yapan üretici canlılar ile bu canlıları yiyerek beslenen küçük canlılar (planktonlar ve hayvansal planktonlar), onlarla beslenen küçük balıklarla birlikte besinlerini diğer canlılardan karşılayan daha büyük balıklar (yunus, balina) bulunur. (Büyük balıklar genelde daha derin yerlerde yaşarlar). Hemen hemen bütün deniz canlıları güneş ışığının ulaştığı ilk 100 metrelik derinlikte yaşarlar.
Deniz ekosistemlerinden en büyüğü Hazar Denizi ekosistemidir.

Elektrik Enerjisi Isı Enerjisine Dönüşür

http://www.bilgiustam.com/resimler/2008/03/ampul_diagram.JPG
Bütün maddeler ısı enerjisi açığa çıkarmaktadır Elektrikli aletlerde açığa çıkan ısı enerjisinin iletken telin direnciyle, telden geçen akım miktarı ve akımın geçiş süresiyle bağlantısı vardır.
( Bir telin direnci şu durumlarda değişir: Uzun telin direnci kısa telin direncinden daha fazladır.- İnce telin direnci kalın telin direncinden daha fazladır. - telin cinsine bağlı olarak telin direnci değişmektedir)
* Telin direnci arttıkça açığa çıkan ısı da artar.
* Telden geçen akım arttıkça açığa çıkan ısı da artar.
* Telden geçen akımın süresi arttıkça açığa çıkan ısı da artar.

Elektrik enerjisini ısı enerjisine dönüştüren araçlar:
 Ütü, tost makinesi, fırın, ampuller, su ısıtıcıları elektrik akımının
Isı etkisiyle çalışan aletlerdir. İçinden akım geçen bir tel ısınır ve bu ısınma akım şiddetinin etkisiyle gerçekleşir. Ancak kullanılan bu aletlerde veya kablolarda elektrik enerjisinin oluşturduğu ısı bazı sorunları da beraberinde getirir. Örneğin; çok fazla ısınan teller üzerindeki yalıtkan kabloları eriterek yangın meydana getirebilirler.

Ampullerde kullanılan flaman elektrik akımına gösterdiği direnç nedeniyle ısınarak akkor haline gelir. Flamanın yapıldığı tungsten metali 3400 dereceye kadar erimeden dayanabilir. Flamanın sarmal yapısının nedeni direncin daha da fazla arttırılmasıdır.

Kendi Elektrik Enerjimizi Kendimiz Üretelim

Elektrik bir enerji türüdür. Elektrik enerjisi ile çalışan araçların birim zamanda harcadığı enerjiye (yaptığı işe) elektriksel güç denir. Güç, P ile gösterilir ve skaler bir büyüklüktür. Günlük hayatta kullanılan elektrik enerjisi kwatt.sa birimi cinsinden ölçülür.
 

Ziller ve Motorlarla Oynayalım

http://stu.inonu.edu.tr/~szengin/elek.jpg
Elektrik akımının etkisiyle mıknatıslık özelliği gösterebilen magnetik maddelere elektromıknatıs denir. Elektromıknatıs yapılırken bir magnetik madde (demir çivi), iletken tel (bakır) ve üreteç yani elektrik akımı kaynağı kullanılır. İletken tel magnetik madde (demir çivi) üzerine sarılır ve iletken telin açıkta kalan uçları üretecin kutuplarına bağlanır. İletken telden elektrik akımı geçirildiğinde magnetik madde yani demir çivi mıknatıslık özelliği gösterir.
• Elektromıknatıslar, çubuk mıknatısın bütün özelliklerini taşırlar. Çubuk mıknatıs gibi N ve S olmak üzere iki kutbu vardır ve bu kutuplar arasında magnetik alan kuvvet çizgileri yani magnetik alan oluşturur.
• Magnetik alan kuvvet çizgilerinin yani magnetik alanın yönü N’den S’ye doğrudur.
• Elektromıknatısın kutuplarının yönü iletkenden geçen akım yönüne bağlıdır. Elektromıknatısın bağlandığı üretecin kutupları değiştirilirse elektromıknatısın kutupları da dolayısıyla magnetik alanın yönü de değişir.
• Elektromıknatısın magnetik alanının yani çekim gücünün yani magnetik alan kuvvet çizgilerinin sayısını arttırmak için;
– Demir çivinin (bobinin) üzerindeki iletken telin sarım sayısı arttırılmalıdır.
– Elektrik akımının şiddeti yani üretecin şiddeti arttırılmalıdır.
– (Bobin kullanılıp içerine demir çekirdek konmalıdır).
• Elektromıknatısın kutupları yani elektromıknatısın magnetik alanının yönü SAĞ EL KURALI ile bulunur.

1. Sağ el kuralında;
– Sağ elin dört parmağı akım yönünü gösterir.
– Sağ elin baş parmağı magnetik alan yönünü gösterir (magnetik alan N’den S’ye doğrudur).

2. Sağ el kuralında;
– Sağ elin baş parmağı akım yönünü gösterir. (Akım yönü, çizilen elektromıknatıs şekline göre değişkenlik gösterebilir).
– Sağ elin dört parmağının kapanma yönü magnetik alan yönünü gösterir (magnetik alan N’den S’ye doğrudur).

NOT : 1- Elektromıknatıslar; sanayide, kapı zilinde, radyoda, televizyonda, telgrafta, ü
telefonda, motorda, dinamoda, hoparlörde, amplifikatörde, adaptörde kullanılır.

Bir Mıknatıs Yapalım

http://egitek.meb.gov.tr/dersdesmer/son_deney/deneyler/deney65_dosyalar/image002.jpg
Demir, nikel, kobalt, çelik gibi maddelerle bunların alaşımlarını çekebilen maddelere mıknatıs denir.
Mıknatıslar doğada magnetit denilen demir filizleri (cevheri = demir oksit bileşiği) halinde bulunur. Magnetit, doğal mıknatıstır.
Magnetitlerden kullanım amacına göre çubuk şekilli, U şekilli, at nalı şekilli, silindir şekilli, pusula iğnesi şekilli mıknatıslar yapılmıştır. Bunlar yapay mıknatıslardır.
Mıknatıslar, doğal mıknatıs, yapay mıknatıs ve elektromıknatıs olmak üzere 3 çeşittir. Mıknatıslanma özelliği maddeler için ayırt edici özelliktir.
Mıknatısın çekme özelliği fazla olan uç bölgelerine mıknatısın kutupları denir. (Çubuk mıknatısın ortasında çekme özelliği yoktur). Bir mıknatısta daima kuzey (North = N) ve güney (South = S) olmak üzere iki kutup bulunur.
Mıknatıslarda aynı kutuplar birbirini iter, zıt kutuplar birbirini çekerler.

NOT : 1- M.Ö. 600 – 800 yıllaırnda Manisa yöresinde, Yunanlı çoban Magnesia’nın
ayaklarına yapışan taşlar görüldü. Bu taşlar magnetitti.
2- İlk pusula 16. yüz yılda Çinliler tarafından yapılmıştır.
3- William Cilbert, 16. yüz yılda yerin magnetik alanı olduğunu söylemiştir.

2009-2010 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI İLKÖĞRETİM YILLIK PLANLARI

2009-2010 6.Sınıf Teknoloji Tasarım dersi Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/288561791/6._sae_nae_f_tekno.t.plan_2009-10.xls.html
2009-2010 7.Sınıf Teknoloji Tasarım dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Teknoloji Tasarım dersi Yıllık Planı
2009-2010 2.Sınıf Türkçe dersi Yıllık Planı
2009-2010 3.Sınıf Türkçe dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Türkçe dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf Türkçe dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Türkçe dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Türkçe dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Türkçe dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Halk Kültürü dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Halk Kültürü dersi Yıllık Planı
2009-2010  8.Sınıf Halk Kültürü dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Sosyal Bilgiler dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf Sosyal Bilgiler dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Sosyal Bilgiler dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Sosyal Bilgiler dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf  İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Vatandaşlık dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Vatandaşlık dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf  Tarım dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf  Tarım dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf  Tarım dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Fen ve Teknoloji dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf Fen ve Teknoloji dersi Yıllık Planı
2009/2010 Eğitim-Öğretim Yılı Fen ve Teknoloji Dersi 6.sınıf yıllık planı
2009/2010 Eğitim-Öğretim Yılı Fen ve Teknoloji Dersi 7.sınıf yıllık planı
2009/2010 Eğitim-Öğretim Yılı Fen ve Teknoloji Dersi 8.sınıf yıllık planı
2009-2010 2.Sınıf Spor Etkinlikleri dersi Yıllık Planı
2009-2010 3.Sınıf Spor Etkinlikleri dersi Yıllık Planı
2009-2010 3.Sınıf Sanat Etkinlikleri dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Sanat Etkinlikleri dersi Yıllık Planı
2009-2010 3.Sınıf Görsel Sanatlar dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Görsel Sanatlar dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf Görsel Sanatlar dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Görsel Sanatlar dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Görsel Sanatlar dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Görsel Sanatlar dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Spor Etkinlikleri dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Spor Etkinlikleri dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Spor Etkinlikleri dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Beden Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf Beden Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Beden Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Beden Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Beden Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf İngilizce dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf İngilizce dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf İngilizce dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf İngilizce dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf İngilizce dersi Yıllık Planı
2009-2010 1.Sınıf Hayat Bilgisi dersi Yıllık Planı
2009-2010  3.Sınıf Hayat Bilgisi dersi Yıllık Planı
2009-2010 1.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 2.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 3.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Matematik dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.-5.-6.-7.-8. Sınıflar Müzik dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.-5.-6.-7.-8. Sınıflar Medya Okuryazarlığı dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Düşünme Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Düşünme Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Düşünme Eğitimi dersi Yıllık Planı
2009-2010 4.Sınıf Trafik Güvenliği dersi Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/288565925/TRAFae_K_G__VENLae_ae_ae__-4____2009-2010_.doc.html
2009-2010 5.Sınıf Trafik Güvenliği dersi Yıllık Planı
2009-2010 1.Sınıf Hayat Bilgisi Dersi Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/288678456/HAYAT_Bae_LGae_Sae_.1.s.rar.html
2009-2010 6.7.8.Sınıf Fen Laboratuvar Deney Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/155173145/deney678_YILLIK_PLANI_08-09.rar.html

2009-2010 6.Sınıf Bireysel Eğitim Programı-BEP Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/155173339/6.SINIFB__304_REYSEL_E__286___304_T__304_M_PROGRAMI.doc.html
2009-2010 7.Sınıf Bireysel Eğitim Programı-BEP Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/155178691/7.s__305_n__305_f_BEP_doc.doc.html
2009-2010 8.Sınıf Bireysel Eğitim Programı-BEP Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/155178872/8.s__305_n__305_f_BEPM.doc.html
2009-2010 6.Sınıf SBS Kursu Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/155179121/kurs_plan__305__yeni.doc.html
2009-2010 7.Sınıf SBS Kursu Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/155179271/fenokulunet7kurs.doc.html
2009-2010 8.Sınıf SBS Kursu Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/155176583/At__305_k.shs.html
2009-2010 1.Sınıf Rehberlik Dersi Yıllık Planı
2009-2010 5.Sınıf Rehberlik Dersi Yıllık Planı
2009-2010 6.Sınıf Rehberlik Dersi Yıllık Planı
2009-2010 7.Sınıf Rehberlik Dersi Yıllık Planı
2009-2010 8.Sınıf Rehberlik Dersi Yıllık Planı
http://rapidshare.com/files/288558815/8._sae_nae_flar_yae_llae_k_rehberlik_planae_.xls.html

2009 - 2010  http://odevistan.blogcu.com/ Her Hakkı Saklıdır. Sitede yayınlanan yazılar ve bilgiler izinsiz kullanılamaz.
Sitede sunulan programları kurmadan/çalıştırmadan önce virüs taramasından geçiriniz.

2009-2010 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI LİSE-ORTAÖĞRETİM YILLIK PLANLARI

2009-2010 4.-5.-6.-7.-8. Sınıflar Bilişim Teknolojileri dersi Yıllık Planı
2009 - 2010 9. Sınıf Dil ve Anlatım Yıllık Planı

















2009 - 2010  Her Hakkı Saklıdır. Sitede yayınlanan yazılar ve bilgiler izinsiz kullanılamaz.
Sitede sunulan programları kurmadan/çalıştırmadan önce virüs taramasından geçiriniz.
Programların kullanımları sonucu oluşabilecek zararlardan sitemız  sorumlu değildir.